Saturday, May 2, 2020

Taner Akçam: Ermenileri imha belgeleri Osmanlı arşivlerinde mevcut



Yabancı ülke parlamentoları karar alamazlar’, diye bağırıp çağırmak yerine, kendi arşiv belgelerimiz üzerinde konuşmayı öğrenmemiz gerekir.'

ARTI GERÇEK - ABD Kongresi'nin alt meclisi Temsilciler Meclisi’nin 1915 'Ermeni Soykırımı'nı resmen tanıyan yasa tasarısını 11 red, 3 çekimser oya karşın, 405 oy ile kabul etmesi ve tasarının ABD Senatosu’na gönderilecek olması üzerine, Türkiye’den bildik resmi tepkiler gelmeye başladı.
AKP Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı ve Recep Tayyip Erdoğan; kabul edilen tasarı ile ilgili olarak, "ABD kamuoyunda ülkemiz aleyhine oluşan hava kullanılarak geçirildi. Fırsatçılık yapıldı” dedi. Ayrıca, Erdoğan parlamentoda yaptığı değerlendirmede soykırım tasarısının kabulünü “iftira” olarak değerlendirerek; “Tüm dünyaya sesleniyorum bu atılan adımın hiçbir kıymeti harbiyesi yok, bunu tanımıyoruz. Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar. Buna rağmen ülkemize atılan iftiranın bir ülke parlamentosunda kabul edilmesinden üzüntülüyüz” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da partisinin grup toplantısında konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede; “Tarihteki olayları günümüze taşıyıp intikam alma işine dönüştürürseniz bu doğru olmaz. Bizim tarihçilerimiz ve onların tarihçileri bir araya gelip incelesinler. Gelelim bir araya hepberaber arşivlere bakalım. Ama bunu alıp da ben egemen gücüm intikam alırım derseniz bu doğru değildir” şeklinde konuştu. 
Tarihte ne olduğu ve ABD’nin bu kararının ne anlama geldiğini ABD’de, Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Holokost ve Soykırım Çalışmaları Merkezi’nde bulunan Kaloosdian/Mugar kürsüsünde çalışmalarını sürdüren tarihçi, sosyolog Prof. Dr. Taner Akçam’a sorduk.
Taner Akçam, Artı Gerçek için yaptığı değerlendirmede kararı; “Bayram değil seyran değil, o halde ABD Temsilciler Meclisi’nin bu soykırım kararı niye? Elbette, kararın alınma nedeni doğrudan Soykırım Meselesi ile ilgili değil. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri harekatına sinirlenen ABD, bir nevi intikam alma yoluna gidiyor.  Hem de böylece kendisinin Suriye’de yaptığı büyük hataların üstünü örtmüş olacak” şeklinde  yorumladı.
Bu vesile ile yıllardır üzerinde çalıştığı “Ermeni  Soykırımı” üzerine,  Artı Gerçek okurları için  meselenin özü hakkında bilgi veren  Taner Akçam şunları söyledi:
“Elbette yabancı parlamentolarda, 1915 konusunda karar alınmasından hoşnut olmayabiliriz.
Rahmetli Hrant da hoşlanmazdı. Ne zaman böyle bir konu gündeme gelse: “Soykırım Anadolu topraklarında oldu, çözümü de Anadolu topraklarında olacaktır” derdi.
Bunun için ne yapmak lazım? Çok basit. Konuyu dış parlamentoların konusu olmaktan çıkartmak ve bu toprakların bir sorunu haline getirmek gerek.
Yani, konuyu önce kendimiz tartışmalıyız.
“Soykırım” kelimesini kullananlar hakkında soruşturma açmaktan, hapse tıkmaktan, 24 Nisan soykırım anması yapanları göz altına almaktan vazgeçmeliyiz.
Kafayı kuma gömüp, 1915’de bir şey olmadı, diye bağırmanın anlamı yok. İnanı da yok zaten.
Ben burada çok basit bir soru sorayım.
Ve kendi arşivlerimize bakarak bu sorunun cevabını arayayım.
Kavga konusu nedir? 1915’de Osmanlı Hükümeti Ermenileri imha kararı almış mıdır?
Almışsa ne zaman almıştır?
“ERMENİLERİN İMHA KARARI:  1 ARALIK 1914”
Cevap çok basit. Eldeki Osmanlı arşiv belgelerine göre, Osmanlı Hükümeti, Ermenilerin imha edilmesi doğrultusunda ilk kararı 1 Aralık 1914 tarihinde almıştır. Belgesi Osmanlı Arşivinde.
Kararı alan, belgedeki ifadeyle: Erzurum “Merkez Komitesi.”
Karar hemen aynı gün “gizli” notuyla İstanbul’a iletilmiş. Ve özel olarak, “telgrafın telgrafhanedeki kopyası(nın)” imha edilmesi istenmiş.
İlk imha kararı Van ve Bitlis vilayetlerindeki Ermenilere ilişkin.
Alınan karardaki ifade aynen şöyle: “[madde] 4. Gerek merkezde ve gerek mülhakâtta rehber-ihtilal [ihtilal önderi] olacak veyahut İslamlara tasallut edecekleri [saldıracakları] maznun[şüpheli] Ermenilerin şimdiden bi’t-tevkif [önceden tutuklanarak] İslamlara tasallutları görüldüğü takdirde imha edilmek üzere hemen Bitlis’e sevkleri.”
Karar, bir ihtilale önderlik veya Müslümanlara saldırı zanlısı olabileceklerin toplanması ve imha edilmesini istiyor. Yani, esas olarak erkek nüfusa ilişkin. Bir nevi bir ön-tedbir.
İmha etmek kavramının belgede kullanılması son derece önemli.
1 Aralık 1914’de alınan bu kararın uygulamaya konduğunu ve sadece erkek nüfusla sınırlı kalmadığını ve kadın ve çocukları da kapsadığını başka kaynaklardan da biliyoruz.
Potansiyel bir tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla imha hemen birçok soykırımda gözlenen ortak bir özelliktir.
En bilinen örneği Nazilerin Yahudileri imhasıdır.
Yahudilerin ilk kitlesele imhası “Einsatztruppen” olarak bilinen özel birlikler tarafından 1941 yaz aylarında uygulamaya kondu.
Amaç, Rusya içlerine ilerleyen Alman Birliklerinin arkasında ayaklanma ihtimalini ortadan kaldırmak idi. Aynı Osmanlı örneğinde olduğu gibi, ilk önce erkek nüfusa yönelik olan imha uygulaması kısa sürede kadın ve çocukları da kapsayacaktı.
1 Aralık 1914 kararı bir bölge ile sınırlıdır.
Burada ikinci bir soru akla geliyor. Peki alınmış nihayi bir karar var mıdır, varsa ne zaman alınmıştır?
“NİHAYİ İMHA KARARI 15 ŞUBAT / 3 MART 1915”
Bu soruya da artık kesinliğe yakın bir tarzda cevap verebiliyoruz.
Ermenilerin imhası için nihayi bir karar vardır ve bu karar 15 Şubat ile 3 Mart 1915 arasında alınmıştır.
Böylesi bir kararın alındığını bize söyleyen İttihat ve Terakki Merkez Komitesi üyesi ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın reisi Bahaettin Şakir’dir.
Şakir, 3 Mart 1915’de İttihat ve Terakki Adana görevlisine yazdığı bir mektupta, “Cemiyet, vatanı bu lanetlenmiş kavmin [Ermenilerin] ihtirasından kurtarmaya… [ve] Türkiye’de yaşayan bütün Ermenileri, bir tanesi kalmayıncaya kadar mahvetmeye karar, bu hususta da hükümete geniş yetki vermiştir. Hükümet katledip yok etmenin nasıl gerçekleşeceği konusunda, vali ve ordu kumandanlarına gerekli izahatı verecektir.”
Mektubun altında Bahaettin Şakir’in imzası vardır.
Bu imzanın Şakir’e ait olduğunu da artık kolaylıkla gösterebiliyoruz.
“BELGELER KÜTÜPHANELERİMİZDE MEVCUT”
Elimizde Bahaettin Şakir’e ait 100’ün üzerinde imza örneği var. Bunlar, İttihat ve Terakki Partisi’nin bölgelerle yaptığı yazışmaların tutulduğu 1905-1907 yıllarına ait Paris Defterleri içerisinde. Bu defterler, hem kütüphanelerimizde mevcut hem de orijinal halleri ile yeniden basılmışlardır.
Osmanlı Arşivinde, Ermenilerin imha edilmesinden söz eden birçok başka belge daha var.
Özellikle Erzurum, Sivas, Bitlis, Diyarbakır ve Van valileri telgraflarında imhadan açık olarak söz ederler.
Örneğin, Kasım 1914 tarihinde Erzurum ve Van valileri, “Ermeniler hakkında karâr-ı kat’î ve ta’lîmât verilmesi zamanı gelmiştir,” diyerek İstanbul’u nihai bir karar almaya zorlarlar.
İstanbul başta temkinlidir ve “Ermeniler hakkında bir kat’i talimat verinceye kadar” Valilerin, bölgenin ihtiyaçlarına göre davranmalarını ister.
Ama Valiler, kendi yerel tedbirlerinin yeterli olmadığını ve kendilerine merkezce alınmış nihai bir kararın tebliğ edilmesini  isterler.
Sivas Valisinin Ermenilerin imhası için karar alınmış ise kendisine gönderilmesini isteyen Mart 1915’a ait şu sözleri iyi bir örnek teşkil eder: “Ermenilerin “imha ve tenkilleri kararlaştırılmış ise”, elde yeteri kadar askeri kuvvet var olduğu için “şu sıranın icraata pek müsait olduğu…”
Bitlis Valisi için, Ermenilerin imhası vatanını selameti için kaçınılmazdır: İstabul’a yazdığı bir telde, “mevcudiyetleri bünye-i vatan… için daima muzırr görülen bu unsurun [Ermenilerin] kuvva-yı maddiye ve maneviyesiyle imkân mertebesinde imhası selamet-i vataniye icabâtına göredir” demektedir.
Yine Bitlis Valisine göre, ““İmha tedbirlerinin tatbik zamanı ve icraatı” ise “savaşın durumuna ve devletin siyasetine göre tayin” edilmelidir.
“DİLEYEN ALIP OKUYABİLİR, BELGELER OSMANLI ARŞİVİNDE…”
Bu belgelerin önemi, sadece açık olarak Ermenilerin imha edilmesinden söz ediyor olmaları değildir.
Bu belgeler şu anda Osmanlı Arşivinde mevcutturlar. Ve isteyen araştırmacılar bunları alıp okuyabilirler.
Osmanlı Arşivindeki mevcut bu belgelerin bize gösterdiği basit bir gerçek vardır.
Artık kafamızı kuma sokarak gidebileceğimiz bir yer yok.
“Yabancı ülke parlamentoları karar alamazlar”, diye bağırıp çağırmak yerine, kendi arşiv belgelerimiz üzerinde konuşmayı öğrenmemiz gerekir.
Eğer siz, tarihle yüzleşmez, hakikatleri kabul etmekte direnirseniz, başkaları bunu size karşı bir silah olarak kullanmaktan çekinmezler.
Hrant haklı idi: Soykırım Anadolu topraklarında oldu, çözümü de bu topraklarda bulunmalıdır.”