Yabancı ülke parlamentoları karar alamazlar’, diye bağırıp
çağırmak yerine, kendi arşiv belgelerimiz üzerinde konuşmayı öğrenmemiz
gerekir.'
ARTI GERÇEK - ABD Kongresi'nin alt meclisi Temsilciler
Meclisi’nin 1915 'Ermeni Soykırımı'nı resmen tanıyan yasa tasarısını 11 red, 3
çekimser oya karşın, 405 oy ile kabul etmesi ve tasarının ABD Senatosu’na
gönderilecek olması üzerine, Türkiye’den bildik resmi tepkiler gelmeye başladı.
AKP Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel
Başkanı ve Recep Tayyip Erdoğan; kabul
edilen tasarı ile ilgili olarak, "ABD kamuoyunda ülkemiz aleyhine oluşan
hava kullanılarak geçirildi. Fırsatçılık yapıldı” dedi. Ayrıca, Erdoğan
parlamentoda yaptığı değerlendirmede soykırım tasarısının kabulünü “iftira”
olarak değerlendirerek; “Tüm dünyaya sesleniyorum bu atılan adımın hiçbir
kıymeti harbiyesi yok, bunu tanımıyoruz. Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar.
Buna rağmen ülkemize atılan iftiranın bir ülke parlamentosunda kabul edilmesinden üzüntülüyüz” ifadelerini
kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da partisinin grup
toplantısında konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede; “Tarihteki olayları
günümüze taşıyıp intikam alma
işine dönüştürürseniz bu doğru olmaz. Bizim tarihçilerimiz ve onların
tarihçileri bir araya gelip incelesinler. Gelelim bir araya hepberaber
arşivlere bakalım. Ama bunu alıp da ben egemen gücüm intikam alırım derseniz bu
doğru değildir” şeklinde konuştu.
Tarihte ne olduğu ve ABD’nin bu kararının ne anlama
geldiğini ABD’de, Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Holokost ve Soykırım
Çalışmaları Merkezi’nde bulunan Kaloosdian/Mugar kürsüsünde çalışmalarını
sürdüren tarihçi, sosyolog Prof. Dr. Taner Akçam’a sorduk.
Taner Akçam, Artı Gerçek için yaptığı değerlendirmede
kararı; “Bayram değil seyran değil, o halde ABD Temsilciler Meclisi’nin bu
soykırım kararı niye? Elbette, kararın alınma nedeni doğrudan Soykırım Meselesi
ile ilgili değil. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri harekatına sinirlenen ABD,
bir nevi intikam alma
yoluna gidiyor. Hem de böylece kendisinin Suriye’de yaptığı büyük
hataların üstünü örtmüş olacak” şeklinde yorumladı.
Bu vesile ile yıllardır üzerinde çalıştığı “Ermeni
Soykırımı” üzerine, Artı Gerçek okurları için meselenin özü
hakkında bilgi veren Taner Akçam şunları söyledi:
“Elbette yabancı parlamentolarda, 1915 konusunda karar
alınmasından hoşnut olmayabiliriz.
Rahmetli Hrant da hoşlanmazdı. Ne zaman böyle bir konu
gündeme gelse: “Soykırım Anadolu topraklarında oldu, çözümü de Anadolu
topraklarında olacaktır” derdi.
Bunun için ne yapmak lazım? Çok basit. Konuyu dış
parlamentoların konusu olmaktan çıkartmak ve bu toprakların bir sorunu haline
getirmek gerek.
Yani, konuyu önce kendimiz tartışmalıyız.
“Soykırım” kelimesini kullananlar hakkında soruşturma
açmaktan, hapse tıkmaktan, 24 Nisan soykırım anması yapanları göz altına
almaktan vazgeçmeliyiz.
Kafayı kuma gömüp, 1915’de bir şey olmadı, diye bağırmanın
anlamı yok. İnanı da yok zaten.
Ben burada çok basit bir soru sorayım.
Ve kendi arşivlerimize bakarak bu sorunun cevabını arayayım.
Kavga konusu nedir? 1915’de Osmanlı Hükümeti Ermenileri imha
kararı almış mıdır?
Almışsa ne zaman almıştır?
“ERMENİLERİN İMHA KARARI: 1 ARALIK 1914”
Cevap çok basit. Eldeki Osmanlı arşiv belgelerine göre,
Osmanlı Hükümeti, Ermenilerin imha edilmesi doğrultusunda ilk kararı 1 Aralık
1914 tarihinde almıştır. Belgesi Osmanlı Arşivinde.
Kararı alan, belgedeki ifadeyle:Erzurum
“Merkez Komitesi.”
Kararı alan, belgedeki ifadeyle:
Karar hemen aynı gün “gizli” notuyla İstanbul’a iletilmiş.
Ve özel olarak, “telgrafın telgrafhanedeki kopyası(nın)” imha edilmesi
istenmiş.
İlk imha kararı Van ve Bitlis vilayetlerindeki Ermenilere
ilişkin.
Alınan karardaki ifade aynen şöyle: “[madde] 4. Gerek
merkezde ve gerek mülhakâtta rehber-ihtilal [ihtilal önderi] olacak veyahut
İslamlara tasallut edecekleri [saldıracakları] maznun[şüpheli] Ermenilerin
şimdiden bi’t-tevkif [önceden tutuklanarak] İslamlara tasallutları görüldüğü
takdirde imha edilmek üzere hemen Bitlis’e sevkleri.”
Karar, bir ihtilale önderlik veya Müslümanlara saldırı
zanlısı olabileceklerin toplanması ve imha edilmesini istiyor. Yani, esas
olarak erkek nüfusa ilişkin. Bir nevi bir ön-tedbir.
İmha etmek kavramının belgede kullanılması son derece önemli.
İmha etmek kavramının belgede kullanılması son derece önemli.
1 Aralık 1914’de alınan bu kararın uygulamaya konduğunu ve
sadece erkek nüfusla sınırlı kalmadığını ve kadın ve çocukları da kapsadığını
başka kaynaklardan da biliyoruz.
Potansiyel bir tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla imha hemen birçok soykırımda gözlenen ortak bir özelliktir.
Potansiyel bir tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla imha hemen birçok soykırımda gözlenen ortak bir özelliktir.
En bilinen örneği Nazilerin Yahudileri imhasıdır.
Yahudilerin ilk kitlesele imhası “Einsatztruppen” olarak
bilinen özel birlikler tarafından 1941 yaz aylarında uygulamaya kondu.
Amaç, Rusya içlerine ilerleyen Alman Birliklerinin arkasında
ayaklanma ihtimalini ortadan kaldırmak idi. Aynı Osmanlı örneğinde olduğu gibi,
ilk önce erkek nüfusa yönelik olan imha uygulaması kısa sürede kadın ve
çocukları da kapsayacaktı.
1 Aralık 1914 kararı bir bölge ile sınırlıdır.
Burada ikinci bir soru akla geliyor. Peki alınmış nihayi bir
karar var mıdır, varsa ne zaman alınmıştır?
“NİHAYİ İMHA KARARI 15 ŞUBAT / 3 MART 1915”
Bu soruya da artık kesinliğe yakın bir tarzda cevap
verebiliyoruz.
Ermenilerin imhası için nihayi bir karar vardır ve bu karar
15 Şubat ile 3 Mart 1915 arasında alınmıştır.
Böylesi bir kararın alındığını bize söyleyen İttihat ve
Terakki Merkez Komitesi üyesi ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın reisi Bahaettin
Şakir’dir.
Şakir, 3 Mart 1915’de İttihat ve Terakki Adana görevlisine
yazdığı bir mektupta, “Cemiyet, vatanı bu lanetlenmiş kavmin [Ermenilerin]
ihtirasından kurtarmaya… [ve] Türkiye’de yaşayan bütün Ermenileri, bir tanesi
kalmayıncaya kadar mahvetmeye karar, bu hususta da hükümete geniş yetki
vermiştir. Hükümet katledip yok etmenin nasıl gerçekleşeceği konusunda, vali ve
ordu kumandanlarına gerekli izahatı verecektir.”
Mektubun altında Bahaettin Şakir’in imzası vardır.
Bu imzanın Şakir’e ait olduğunu da artık kolaylıkla
gösterebiliyoruz.
“BELGELER KÜTÜPHANELERİMİZDE MEVCUT”
Elimizde Bahaettin Şakir’e ait 100’ün üzerinde imza örneği
var. Bunlar, İttihat ve Terakki Partisi’nin bölgelerle yaptığı yazışmaların
tutulduğu 1905-1907 yıllarına ait Paris Defterleri içerisinde. Bu defterler,
hem kütüphanelerimizde mevcut hem de orijinal halleri ile yeniden
basılmışlardır.
Osmanlı Arşivinde, Ermenilerin imha edilmesinden söz eden birçok başka belge
daha var.
Özellikle Erzurum, Sivas ,
Bitlis, Diyarbakır
ve Van valileri telgraflarında imhadan açık olarak söz ederler.
Örneğin, Kasım 1914 tarihinde Erzurum ve Van valileri, “Ermeniler hakkında
karâr-ı kat’î ve ta’lîmât verilmesi zamanı gelmiştir,” diyerek İstanbul’u nihai
bir karar almaya zorlarlar.
İstanbul başta temkinlidir ve “Ermeniler hakkında bir kat’i
talimat verinceye kadar” Valilerin, bölgenin ihtiyaçlarına göre davranmalarını
ister.
Ama Valiler, kendi yerel tedbirlerinin yeterli olmadığını ve
kendilerine merkezce alınmış nihai bir kararın tebliğ edilmesini
isterler.
Sivas Valisinin Ermenilerin imhası için karar alınmış ise
kendisine gönderilmesini isteyen Mart 1915’a ait şu sözleri iyi bir örnek
teşkil eder: “Ermenilerin “imha ve tenkilleri kararlaştırılmış ise”, elde
yeteri kadar askeri kuvvet var olduğu için “şu sıranın icraata pek müsait
olduğu…”
Bitlis Valisi için, Ermenilerin imhası vatanını selameti
için kaçınılmazdır: İstabul’a yazdığı bir telde, “mevcudiyetleri bünye-i vatan…
için daima muzırr görülen bu unsurun [Ermenilerin] kuvva-yı maddiye ve
maneviyesiyle imkân mertebesinde imhası selamet-i vataniye icabâtına göredir”
demektedir.
Yine Bitlis Valisine göre, ““İmha tedbirlerinin tatbik
zamanı ve icraatı” ise “savaşın durumuna ve devletin siyasetine göre tayin”
edilmelidir.
“DİLEYEN ALIP OKUYABİLİR, BELGELER OSMANLI ARŞİVİNDE…”
Bu belgelerin önemi, sadece açık olarak Ermenilerin imha
edilmesinden söz ediyor olmaları değildir.
Bu belgeler şu anda Osmanlı Arşivinde mevcutturlar. Ve
isteyen araştırmacılar bunları alıp okuyabilirler.
Osmanlı Arşivindeki mevcut bu belgelerin bize gösterdiği
basit bir gerçek vardır.
Artık kafamızı kuma sokarak gidebileceğimiz bir yer yok.
“Yabancı ülke parlamentoları karar alamazlar”, diye bağırıp
çağırmak yerine, kendi arşiv belgelerimiz üzerinde konuşmayı öğrenmemiz
gerekir.
Hrant haklı idi: Soykırım Anadolu topraklarında oldu, çözümü
de bu topraklarda bulunmalıdır.”