Yaşamı boykot eden ‘Yeşilçamzede’ SUPHİ KANER
1960’lı yılların sonunda birçok yaşıtım gibi, yazları çeşitli işlerde çalışırdım. Mahalle bakkalına çıraklık yapmak, haftasonları maçlarda gazoz satmak ve niyet çektirmek de misket oynamak, gazoz kapağı biriktirip ‘hangi baş’ oynamak kadar zevkle yaptığım işlerdi. Yaz-kış en büyük eğlencemizse ailecek gittiğimiz sinemalarda izlediğimiz filmlerdi. O yıllarda, yazlık sinemaların hayatımızdaki yeri başkaydı. Nubar Terziyan’ları, Hulusi Kentmen’leri, Danyal Topatan’ları, İhsan Yüce’leri o filmlerde tanıdım. Arkadaşları için her türlü fedakarlığı göze alan insanlar, haksız yere teklif edilen paraları karşısındakinin yüzüne çarpan ‘yoksul ama onurlu gençler’, o filmlerin ‘bizden insanları’ydı. "Üç Arkadaş" filminin yoksul ama sevgiyi, dostluğu ve dayanışmayı herşeyin üstünde tutan onurlu insanları bize bugün bile hayat dersi vermektedir.
Birçok işte çalışmama karşın, en çok sinemalarda çalışan yaşıtlarıma imrenirdim o günlerde. Çünkü benim gidemediğim, izleyemediğim filmleri onlar hiç kaçırmıyorlardı. Yine de gittiğimiz sinemalarda ‘alaska frigo’ ve gazoz satan o çocuklar kadar iyi tanırdım sinema oyuncularını.
İşte o yıllarda tanımış ve çok sevmiştim Suphi Kaner’i, o hüzün yüzlü, hüzün bakışlı komedyeni. Beni çok etkileyen oyunculardan olmuştu. O yıllarda birçok filmini izlemiştim, yaşadığı dramı bilmeden. Çok sonraları öğrendim, yıllarca yoksul bir hayat sürdüğünü, ayakta kalabilmek için sinemalarda çalışmak da dahil, marangozluktan elektrikçiliğe, ayakkabı tamirciliğine, tiyatroculuktan gazeteciliğe ve sinema oyunculuğuna kadar birçok işte çalıştığını. Yine çok sonraları öğrendim intihar ederek yaşamına son verdiğini.
Telgraf hat bakıcısı Ömer Efendi ve Nâzime Hanım’ın tek çocuğu olan Suphi Kaner, 19 Ocak 1933 yılında Cerrahpaşa’da dünyaya gelir. Alt katında marangozhane olan yoksul, ahşap, kira evinde... Babası genç yaşta ölür ve yaşlı, hasta annesi evlere çamaşıra gider. Suphi Kaner de çok küçük yaşlarda çalışmaya başlar. "İlk olarak Hayat Karamelaları" satar, okul tatillerinde de ayakkabı tamirciliği yapar. Elektrikçilik, marangozluk gibi işlerden sonra Şehzadebaşı’ndaki Ferah ve Turan sinemalarında fıstık, gazoz satar. O yıllarda oyunculuğa gönül vermiştir. Yazarlığı da vardır Suphi Kaner’in. Hikaye ve şiir yazar. Yazdığı hikayeleri yayınlatmak üzere götürdüğü gazetenin yazıişleri müdürü, "Bununla para kazanamazsın. Gel en iyisi gazete sat" der ve Suphi Kaner o işi de yapar. Sonra yine bir sinemada yer göstericiliği yapmaya başlar.
1946 yılında Eyüp Halkevi’nde sahneye çıkar, "Süt Kardeşler" ve "Mozambik" revülerinde oynar. Ardından da Yeşilçam’a gelir. Film yazıhanelerinde çalışmaya başlar. Yeşilçam’ın ‘hamallığını’ yapmaya başlamıştır. Fikret Hakan ve Öztürk Serengil en yakın dostlarıdır. Ya kahvelerde ya da Fikret Hakan’ın annesinin evinde yatmaya başlarlar. Hergün beş parasız oyuncu kahvelerinde iş bekliyorlardır ve o iş bir türlü gelmiyordur. Fikret Hakan’la birlikte “Sahne 8” adlı bir tiyatro grubu kurup, turnelere çıkarlar. Zamanla Fikret Hakan da Öztürk Serengil de Suphi Kaner de, yaşadıkları çileli ve yoksul günlerden sonra, Yeşilçam’da ‘dikiş tutturur’lar. Suphi Kaner başrollerde oynamaya başlar. Halktan, sevimli tiplemeleriyle sevilen bir komedyen olarak ünlenir. Artık günlerce film teklifleri beklemiyor, setten sete koşuyordur. Öztürk Serengil’e ve O’nun anılarını referans alan sevgili Taner Ay’a göre "Para, Suphi Kaner’i Suphi Kaner’e yabancılaştırmıştır, en başta. Alkollü gecelerini alkollü 24 saate genişletecek kadar mutsuzluğuyla." (11) Ben yine de bu yargıları biraz acımasız bulmuşumdur yıllardır.
Suphi Kaner 1959’da evlenir, Aşkın ve Taşkın adında ikizleri olur. Artık sadece eşi ve ikizleri vardır hayatında. Onlar için yaşıyor, onlar için daha çok çalışıyordur. Fakat Yeşilçam acımasızdır. Zamanla diğer yüzünü göstermeye başlar. Yaşadığı yoksul ve çileli geçmişin yarattığı tahribat yakasını bırakmamış, taşıdığı izler, yaşadığı hayalkırıklıkları sürekli yalnızlığa ve bunalıma itmiştir Suphi Kaner’i. O da birçok meslektaşı sanatçı gibi, örnekse Yıldırım Önal, Cahide Sonku, Tugay Toksöz gibi dostluğu içkide aramıştır en paralı, en yoksul günlerinde de. Yeşilçam’ın sevimli güldürü ustası bunalıma girdiği günlerde iki kez intiharı denemiştir. Alkolle sorunu olduğu için setlerde de ‘sorunlar’ yaşıyor, film şirketleriyle arasında anlaşmazlıklar çıkıyordur. Bir sinema dergisine şöyle bir ilan verir: "Sayın seyircilerim ve meslektaşlarım... 24. 11. 1961 tarihinden itibaren, on yıldan beri devamlı olarak içtiğim içkiyi, gerek sıhhatim ve gerekse dostlarıma karşı davranışlarımın anormalleşmesi bakımından bıraktım... Bundan böyle, her kim beni içki içerken veya içkili görürse kendilerine tarafımdan 1000 TL’sı ödenecektir. Hürmetlerimle." (12) Fakat sözünde duramaz, içki içmeyi sürdürür.
Suphi Kaner’le, -ne acıdır ki yıllar sonra o da yaşadığı ekonomik kriz, borçlar ve çeşitli sorunlar nedeniyle intihar edecek olan- Nevzat Pesen’in sahibi olduğu Pesen Film arasında bir sorun yaşanır. Suphi Kaner, anlaşması olduğu halde filmi yarım bırakır ve çekimlere gitmez. Bunun üzerine Nevzat Pesen, işi aksattığı ve şirketi zarara uğrattığı için Suphi Kaner’i, Prodüktörler Cemiyeti’ne şikayet eder. Prodüktörler Cemiyeti de 1963’ün Haziran ayında bir bildiri yayınlayarak tüm film şirketlerine gönderir ve "...Oynamayı kabul ettiği rolü filmin yarısında bırakarak film şirketini maddi, manevi zarara soktuğu için" anlaşmazlık çözülene kadar Suphi Kaner’e "iş verilmemesini rica eder." Bu "ihtar" niteliğindeki bildiri, apaçık bir boykottur. Bu boykottan sonra sinemamızın önemli ve yetenekli aktörü Suphi Kaner en verimli günlerinde, işsiz kalmıştır.
Suphi Kaner de boykot kararına tepkilidir ve yapımcıları, film şirketlerini suçluyordur. Ölümünden birkaç gün önce ziyaret ettiği Ses dergisinde yaptığı söyleşide şunları söyler: "Yeşilçam’a geldiğim gün on beş liram vardı, işte şimdi on liram var. Ama, ben o film prodüktörleri için hayatımı, kanımı, canımı verdim. Onlar benim iş hürriyetimi tahdit etmek cesaretini nereden buluyor? Bu insan haklarına aykırıdır, insan haklarını çiğnemektir. Fakat onlara göre ben ‘insan’ değilim ki. Prodüktörler Cemiyeti beni halktan ayırmak istiyor. Otuz milyon seyircinin tebessümlerini çalmaya kimsenin hakkı yok! Beni öldürmek istiyorlar, ama ben bile öldüremiyorum. İki defa intihar ettim, ölmedim." Bu sözleri söylerken gözlerinden yaşlar boşanır Suphi Kaner’in. Sakinleşince sürdürür konuşmasını: "Türkiye’deki bütün kameraları sırtımda taşıdım. 18 yılda bu hale geldim. Hammalı aktör diye karşılarında görmek ağır geliyor. Aktör’ün cemiyeti, sendikası yok. İki çocuğuma dua etsinler, şimdi daha temkinli, daha efendice mücadele edeceğim. (...) İçkiyi aleyhime silah olarak kullanıyorlar. Bu olayların içki ile ilgisi yok. Beni ‘röntgenci’ rolüyle seyircilerimin karşısına çıkarmak istediler. Onu farkedince terkettim. Beni seven seyircilerimin hanımlarına ben kötü gözle asla bakamam. Rol bile olsa bakamam."
Suphi Kaner kendisine önerilen role içerlemiştir. Hep güldüren ve hüzünlendiren sempatik aktör, "kötü" adam rolünde seyircilerinin karşısına çıkmak istemez. Fakat Yeşilçam ve insanlar acımasızdır. Duyarlı ve içine kapanık aktör dişiyle, tırnağıyla mücadele ederek, yoksulluklarla, çilelerle boğuşarak geldiği yerde onurlu mücadelesini sürdürmek istemiştir yalnızca. O da birçok ‘benzeri’ gibi yalnızdır, kırgın ve küskündür.
Türk sinemasının güldürü ustası, sempatik aktörü Suphi Kaner, 1963 yılının Ağustos ayında, henüz 30 yaşındayken arkadaşı Afif Yesari’nin evinde, üç tüp "Nembutal" adlı haplardan içip intihar ederek yaşamına son verir. Son konuşmalarının ve ölüm haberinin yer aldığı Ses dergisinde sanatçı Afif Yesari’nin evinin fotoğrafının altında, fotoğraf altı olarak "Bu evde öldü" başlığıyla birlikte şunlar yazıyordu: "Kasımpaşa Bahriye Caddesi No. 181.. Suphi Kaner’in son adresi buydu. Birçok kira evi değiştirmişti, en sonunda arkadaşı Afif Yesari’nin evinde geceyi geçirmek istemişti. Arkadaşları intihar edeceğini hiç ummadılar. Onlara da oyun oynadı ve üç tüp ‘Nembutal’ yutarak öldü. Ölümü garantilemek için yatarken ‘beni 12’den önce uyandırmayın’ demişti. Şimdi, yıllardır hasret kaldığı rahat uykusunu bol bol uyuyacak. Hiçbir iş davetiyesi veya boykot kararı uykularını kaçırmayacak."
Oyuncu olarak yer aldığı filmler
1957: Namus Kurbanı, Korsan, 1958: Meyhanecinin Kızı/Mapushane Çeşmesi, Sevmek Günah Mı, Mahkumun Ahı, Esrarlı Kadın/Günah Bende, 1959: Sevdalı Gelin, Aşk Rüyası, Allah Büyüktür, Benzincinin Aşkı, 1960: Gecelerin Ötesi, Bir Yaz Yağmuru, Dolandırıcılar Şahı, Ben Masumum, Fedakar Onbaşı, Namus Uğruna, Ölüm Perdesi, Sığıntı, Aslan Yavrusu, Aşk Hırsızı, Cici Katibem, Gece Kuşu, Fedakar Arkadaş, İlk Aşk, Mahallenin Sevgilisi, Ölümlü Dünya, Yanık Ömer, Üsküdar İskelesi, 1961: Duvaksız Gelin, Otobüs Yolcuları, Doğmadan Ölenler, Yasak Aşk, Afacan, Aşk Ve Yumruk, Avare Mustafa, Ayrı Dünya, Güneş Doğmasın, İki Yetime, Hancı, Altın Hırsı, Acar Kardeşler, Cambaz Kızın Aşkı, Kara Dut, Tatlı Günah, Bitmeyen Mücadele, İstanbul'da Aşk Başkadır, Kabadayılar Kralı, Kahraman Üçler, Mahalle Arkadaşları, Yedi Günlük Aşk, Ümitsiz Bekleyiş, Yavru Kuş, Vatan Fedaileri, 1962: Küçük Hanımın Şoförü, Kırmızı Karanfiller, Ayşecik Ateş Parçası, Sevimli Serseri, Bir Çiçek Üç Böcek, Acı Ve Tatlı, Aşk Bekliyor, Zorlu Damat, Çöpçatan, Ekmek Parası, Cafer Çocuk Hırsızı, Atı Alan Üsküdar'ı Geçti, Bir Aşk Günahı, Bir Haydut Sevdim, Bir Milyonluk Macera, Dilberler Yuvası, Gol Kralı Cafer, Gönül Ferman Dinlemez, Gümüş Gerdanlık, Meteliksiz Aşıklar, Neşemizi Bulalım, Şeyh Ahmed'in Torunu, Şaka Yapma, Şarkıcı Kız, Şoförün Karısı, 1963: Üç Çapkın Gelin, Çapkın Hırsız, Erkek Fatma Evleniyor, Bulunmaz Uşak, Bahriyeli Ahmet, Ali Derler Adıma, Aman Kimse Duymasın, Azrailin Habercisi, Bir Milyonluk Macera, Sabah Olmasın, Perişan, 1964: Tığ Gibi Delikanlı, Bücür, Ayvaz Kasap, Mapushane Çeşmesi
Yönetmenliğini yaptığı filmler
1959: Allah Büyüktür, 1960: Üsküdar İskelesi, 1961: Duvaksız Gelin, Yedi Günlük Aşk, 1964: Mapushane Çeşmesi
Yapımcılığını yaptığı filmler
1961: Yedi Günlük Aşk
Senaryosunu yazdığı filmler
1959: Allah Büyüktür, 1960: Fedakar Arkadaş, 1961: Duvaksız Gelin, Yedi Günlük Aşk
ALINTI