Wednesday, April 4, 2012

“AYNI ŞEHİRDE AKLAR DÜŞEMEDİ SAÇLARINA”

“AYNI ŞEHİRDE AKLAR DÜŞEMEDİ SAÇLARINA”

 Ayhan Özener

Yerleşim yeri geçmişte, anılarda…
1950 nüfusu ile Türkiye’nin en büyük köyü olma özelliğine sahip Gökçeada / Dereköy.
Köyün büyük bir bölümü 1923 yılındaki mübadele sonucu Yunanistan’a zorunlu göçe tabi tutulmuş. Kalanların diğer çoğunluğu ise Kıbrıs olayları sırasında köylerini terk etmek zorunda kalmış. Bugün köyde birkaç Rum aile dışında, güneydoğu ve doğuanadolu’dan terör yüzünden topraklarından ayrılmak zorunda kalan (onların da kaderi ada sakinleriyle bu noktada kesişmiş) birkaç aileden başka yaşayan yok. Bir zamanların hayat dolu köyünde bugün sessizlik hakim.

Sizin hiç çocuk sesi duymadığınız bir yer oldu mu?

Bu çalışmanın ikinci ayağı da Yunanistan’dan Türkiye’ye mübadele sonucunda boşaltılan Türk köyleri için yapılabilir. Aynı zorluğu onların da yaşadığı bilinen bir gerçek.

Sergimi hazırlarken hep yerleşmiş olduğum bir yeri terk etmek zorunda kalmanın dayanılmaz hüznünü yaşadım. Duygulanımlarımı yalın olarak siz izleyenlere aktarma kaygısını taşıdım. Çocukluğumuzu yaşadığımız mekanları terk etmek zorunda kalmanın, yıllar içinde biriktirdiğimiz anılarımızın bir anda geride bırakılmasının nasıl bir duygu olabileceğini düşündüm hep. Ölü evlerin içinde dolaşırken belki o evlerin sakinleri de benimle tekrar hüzünlendiler. Ölü evlerin sahiplerinin geride bıraktıkları anılarına dokundum, hissetmedim ama belki onların elleri de benimle dokundular anılarına. Anıların ağırlığı altında ezildim.

Burası Gökçeada/Dereköy. Ama aynı zamanda mübadele yaşanan her yer. İzleyicinin de sergimi bu gözle izlemesini isterim. Sergimin bir mübadele belgeseli olarak değil de kavramsal bir çalışma olarak belleklerde kalmasını dilerim.

Sonuçta aslolan yaşanan saf duygu değil midir?
Fotoğraf karelerinin altında yer alan ufak dizeler, çalışmamın sonucunda karşılaştığım kendisi de mübadele yaşayan bir ailenin çocuğu olan Kavafis ve Ritsos’un şiirlerinden. Hayretle o dizelerden akanların gördüklerimle örtüştüklerini yaşadım. Sergimin adını da Kavafis’in “Şehir” isimli şiirinden seçtim;

Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen yine aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
“Aynı evlerde kırlar düşecek saçlarına”

In the same city you were not able to turn grey…
Inhabiting place is in the past, in memories…
Dereköy in Gökçeada has the peculiarity of being the biggest village of Turkey according to the 1950 population numbers. An important part of the village has been subject to a mandatory migration to Greece as a result of the exchange agreement in 1923. Most of the people left behind, however, have had to leave their village during the Cyprus events. Today in the village, apart from a couple of Greek families, there are only a few families coming from the south-east and east Anatolia, which left their lands because of the terrorist activities in the region. It seems that their destiny intersects with that of the island inhabitants at this point. Silence nowadays is dominant in the village that was very lively once-upon-a-time. Have you ever been to a place where you couldn’t hear any children’s voices?

The second part of this work can be done for the Turkish villages in Greece, which have been vacated as a result of the exchange between Turkey and Greece. It is a known reality that the same hassle has also been faced there. While I was preparing my exhibition, I always thought of the unbearable sadness I faced when I had to leave a place where I had settled down for a while. My main concern was to be able to pass on my bare emotions to you, the spectators. For all time, I imagined how the feelings might be when we had to walk away from the places where we lived our childhood leaving all our memories behind overnight which had been actually built up in years. While walking around the dead houses, the old inhabitants of them might even have grieved with me again. I touched the remembrances of the dead houses’ residents. Their hands might also touch their memories together with me. I was crushed under the weight of the memories.

This is Gökçeada, Dereköy. This is where a population exchange took place. I would like the observers to view this exhibition from this perspective. I wish this exhibition to be remembered not as a population exchange documentary, but as a conceptual work. At the end of the day, the actual truth is the pure emotions lived there, isn’t it?

The short lines under the photograph squares are from the poems of Ritsos, and Kavafis who also come from families, that have lived the same exchange adversity in the past. I came across them at the end of my work, and I have realised that these lines were amazingly overlapping the things that I have seen while taking photographs. That is actually why I have chosen the title of my exhibition from a poem of

Kavafis, named ‘The City’:
“New places you shall never find, you'll not find other seas.
The city still shall follow you. You'll wander still
in the same streets, you'll roam in the same neighbourhoods,
in these same houses you'll turn grey.”
http://www.aykanozener.com/ayni_sehirde.php