Hafız olan babası, yıllarca kendi köyünde ve çevre köylerde ilahi ve kasideler okuyarak ailesi için ek gelir sağladı. Ümmü Gülsüm, ilk müzik eğitimine henüz beş yaşındayken babasından öğrendiği Kur’an el Kerim’i makamlı okumayla başladı. Gülsüm’ün babası onun müzik yaşamının başlangıcındaki gerçek hocasıydı. Ailesi onu köylerindeki -bizde o dönemdeki mahalle mektebine karşılık gelebilecek- okula yolladı. Ancak buradaki hocanın ölümüyle Gülsüm kendi köyüne 7 km. uzaklıkta, Izbat el Hevval köyündeki okula gitmeye başladı. Burada Kur’an’ı yazmayı ve makamlara uygun olarak okumayı öğrendi. Babası, Gülsüm’ü komşularına ve yakın köylerie, özellikle Ramazan gecelerinde götürerek ilahiler, kasideler ve Kur’an okuturdu. Bu meclislerde küçük kızların şarkı söylemeleri günah kabul edilidğinden kendisine erkek giysileri giydirilirdi. Kısa sürede küçük Gülsüm’ün sesinin etkileyici güzelliği bütün Delta’da yayılmaya başladı.
seslendirdi.
Bu sırada Ümmü Gülsüm, Kahire’nin zengin mahallelerinin evlerine giderek orada şarkılar okumaya başladı ve hatta kendi geldiği fakir, küçük dünyasından bambaşka bir dünyada bulduğu bu insanların bazılarıyla arkadaşlıklar da kurdu. Ancak repertuarı başlangıçta hala babasından öğrendiği genellikle kendi yöresine ait şarkılardan oluşuyordu. Bu şarkılarsa 1920’lerin Kahire’sinde artık tutulmamaya başlayan iki ya da dört kişilik erkek vokal grubu eşliğinde okunan şarkılardı. Bu dönemde yeni şarkılar hatta eski şarkıların yeni versiyonları bile daha müzikal ağırlıklıydı.
Mısır, bilindiği gibi Arapça’nın en güzel konuşulduğu yer olarak kabul edilir. Klasik Arap Müziği’nde, tıpkı Klasik Türk Müziği’nde Istanbul Türkçesi gibi kullanılması gibi, Fasih Arapça kullanılır. Bu Arapça ile halk arasında konuşulan Arapça arasında çeşitli farklar vardır. Bu nedenle, sanatçının babası onu şiir ve fasih Arapça dersleri için Mısır’ın en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilen ve Ümmü Gülsüm’ün de onun sözlerini yazdığı birçok şarkıyı okuduğu Ahmed Rami’ye götürdü.
Ümmü Gülsüm, bu dönemde özellikle kasideler ya da tawashih’ler okudu. Ancak 1926’dan sonra aşk şarkıları okumaya ve 1928 yılına gelindiğinde ise artık Kahire’nin en başarılı icracıları arasında ilk sırada sayılmaya başladı. Sanatçı, 1920’li ve 1930’lu yıllarda sanatçı taş plak kayıtlarıyla sesini duyurdu. Ancak tüm Ortadoğu’da tanınması, Mısır Radyosu’nun 1934 yılında kurularak, onun şarkılarına yer vermesi ile oldu.
Ümmü Gülsüm 1937 yılında konserlerini canlı yayınlamaları konusunda radyo ile anlaşma yaptı. Sanatçı böylece, çoğunluğu kendisini hiçbir zaman görmeyen ve görmeyi hayal bile edemeyecek kadar yoksul ya da Mısır’dan uzaklarda milyonlarca kişilik dinleyici kitlesine bir anda ulaşmaya başladı. Öte yandan halk tarafından da anlaşılabilen gündelik Arapça’yı edebi Arapça’nın yerine kullanarak okumaya cesaret ettiği şarkıları, fakir halk tabakaları içinde Ümmü Gülsüm’e olan hayranlığı, saygıyı ve sevgiyi yüceltti.Ümmü Gülsüm’ün 1930’larda repertuarı, iyice popüler Mısır müzik zevki biçiminde şekillendi ve romantik aşk şarkılarını onun sesinden dinlemek artık insanlar için vaz geçilmez oldu. Bu dönemde hatta daha öncesinden başlayarak 1924-1948 yılları arasında özellikle Muhammed el Kasabcı’nın (1892-1966) bestelerini seslendirdi ve onun yetmiş iki bestesini okur.
Mısır film piyasasına 1935 yılında girmesi, Ümmü Gülsüm’e geniş kitlelere ulaşabilmenin yanında maddi büyük yarar sağladı. Sanatçı, aralarında Muhammed Abdülvahab’ın da bulunduğu çeşitli sanatçılarla şarkılar okuduğu toplam altı film çevirdi.Bu arada Gülsüm’ün filmlerinin de aralarında olduğu birçok Mısır yapımı film II.
Dünya savaşı yıllarında tüm Ortadoğu ve Türkiye’de gösterilerek büyük beğeni kazandı. Şüphesiz Ümmü Gülsüm, Leyla Murad, Muhammed Abdülvahab, Ferid el Atrash gibi ünlü şarkıcıların filmlerinin normal olarak Arapça şarkılarla dolu olması
Ümmü Gülsüm, II. Dünya Savaşı yıllarında da şarkılarıyla tüm Ortadoğu’yu büyüledi. Sanatçı, 1940’ların sonundan başlayarak gerçek anlamda Arap dünyasının tartışmasız en büyük sesi olarak ünlendi. Bu yıllar, özellikle şair Bayram el Tunusi’nin şiirlerini ve besteci Zekeriya Ahmed’in bestelerini seslendirerek herkesi büyülediği, sonradan “Ümmü Gülsüm’ün altın çağı” olarak adlandırılabilecek dönemdi. Zekeriya Ahmed’e ait otuz besteye 1931-1960 arasında seslendirdi.
Gülsüm, Mısır’ın en önemli bestecilerinden olan Riyad el Sonbati’nin 1935-1972 yılları arasında tam seksen dokuz bestesini seslendirdi. Bunların birçoğu şair Ahmed Rami’nin ve bazıları da Mısır’da “Şairlerin Prensi” olarak ünlenen Ahmed Şevki’nin dizelerini içeren bestelerdi.
Ümmü Gülsüm, 1937 yılında sağlık sorunları nedeniyle Vichy’e gitti, 1946 yılında ise guatr sorunları nedeniyle depresyona varacak kadar ümitsizliğe düştüğü hatta sahnelere veda etmeyi düşündüğü ağır bir rahatsızlık geçirdi. Sorunları bunlarla da bitmedi ve 1947′de birlikte yaşadığı annesini, ardından, kendisi Amerika’dayken erkek kardeşini kaybetti…
Ümmü Gülsüm, ünü arttıkça Mısır aristokrasisinin en üst tabakasıyla tanışmaya ve arkadaşlıklar kurmaya başladı. Kral Faruk yönetiminde rejimin simgesi ve Mısır’ın dördüncü piramidi olarak kabul edildi. Bu arada kralın amcalarından biri olan Şerif Sabri Paşa 1946′da kendisiyle evlenmek istedi, ancak sanatsal başarısı ne olursa olsun bir Nil köylüsünü kendilerine asla denk görmeyen kraliyet ailesi, bu evliliğe şiddetle karşı çıktı. Dönemin Mısır aristokrasisi de bu evliliğe sıcak bakmadı. Ancak tüm bunlarda Şerif Sabri Paşa ile evlenme konusunda istekli olan Ümmü Gülsüm büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü yaşadı.
Tıbbi sorunlarının arttığı, aşk hayatındaki hayal kırıklığı yüzünden duygusal olarak çöküntü yaşadığı bu dönemde Gülsüm, bestekar ve udi Mahmut Şerif’le evlenmeyi kabul etti. Ancak hem Ümmü Gülsüm hem de Mahmut Şerif tarafından bir hata olarak nitelendirilen üstelik hayranları tarafından da katıca eleştirilen bu evlilik, ancak birkaç gün sürdü.Öte yandan Mısır’ın 1948′de İsrail’e karşı savaşta hezimete uğraması vatanseverliği ile bilinen sanatçıyı derinden yaraladı. Ordusundan zafer bekleyen Ümmü Gülsüm, alınan mağlubiyete son derece üzüldü.Yine de kutsal savaştan dönen Mısır ordusuna konserleriyle moral vermeye çalıştı.
Bazı konserlerinde dinleyicilerin arasında, savaşın kahramanlarından biri olan Albay Cemal Abdünnasır da bulunuyordu.
Kaynakça;
Alkan, T., Her Daim Ümmü Gülsüm, Aksiyon Dergisi S. 488, Istanbul 2004.
Cantek, L., Türkiye’de Mısır Filmleri, Tarih ve Toplum Dergisi S. 204, Istanbul 2000.
Danielson, V.,The Voice of Egypt, Chicago 1997.
Özyıldırım, M., Ümmü Gülsüm, Cumhuriyet Dergi, Istanbul 2002.
Özyıldırım, M., Doğumunun 100. yılında es – sett, Milliyet Sanat Dergisi (Haziran 2004), Istanbul 2004.
Özyıldırım, M., Şarkın Sönmeyen Yıldızı Ümmü Gülsüm, Orkestra Müzik Dergisi (Temmuz 2004), Istanbul 2004.
Özyıldırım, M., Doğumunun Yüzüncü Yılında Ümmü Gülsüm, Metafor Dergisi (sayı II), Konya 2004.
Touma, H., H., Die Musik der Araben (çev. M. Şahiner), Internationales Institut für vergleichende Musikstudien Heinrichsofen_bücher Wilhelmshaven, Almanya 1999.
Tournier, M., Altın Damla, Ayrıntı Yay. Istanbul 1996. ALINTI