Fransız düşünür, romancı, deneme ve oyun yazarı Albert Camus’nün Defterler adlı eserinin ilk iki cildi İthaki Yayınları’nca dilimizde ilk kez kitaplaştırıldı. 1957 Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Albert Camus’yü Türk edebiyatı okuru en çok Yabancı, Veba, Düşüş ve Sisifos Söyleni gibi ünlü eserleriyle tanıyor. Yazarın, Defterler adlı eseri roman ve denemelerinin dışında bir izlekte kaleme alınmış. Bu kitap serisi bir günceler-notlar toplamı olmasının yanında, okuyuculara yazarın yaşamı ve eserlerinin oluşum süreçleri hakkında çarpıcı bilgiler sunmasıyla da dikkat çekiyor. Defterler 1 ve 2, bir düşünür ya da sade bir insan olarak Camus’yü irdelemek ve düşüncelerinin altyapısını anlayabilmek isteyenler için belki de en uygun eserler.
Kara Camus!
Albert Camus denince akla ilk gelen sözcüklerden birisi de varoluşçuluk’tur. Belli bir dönem içinde bu akımın önemli savunucusu ve kuramcılarından birisi sayılmıştır o. Varoluşçuluk ile ilgili, ilk kitapta kısa bir metin bulunmakta. Diyor ki:
“İtalyan müzelerinde, idam mahkûmlarının idam sehpasını görmemesi için rahibin onların yüzüne tuttuğu boyanmış küçük perdeler. Varoluşsal sıçrama, bu küçük perdedir.” Buna benzer pek çok düşünce ‘kırıntısı’ var ilk kitapta. Sadece varoluşsal sorunlar değil elbet, aşk, edebiyat, gerçek, tarih, ölüm ve dil... Camus gerçek bir derin umutsuz; onu okurken rastlanacak yüzlerce ilginç saptama, okuma notları ve Camus’nün şahsına münhasır bir dille kâğıda geçirdiği ‘modern dünyanın çelişkileri’ olarak kalıyor zihinlerde.
Camus, çalkantılı yaşamı boyunca farklı siyasal ve felsefi konumlarda yer almış ancak her seferinde aynı ilkeye vurgu yaparak ciddiyetsizliğin uzağında durabilmiştir; şöyle diyor yazar: “İnsanı savunuyorum, çünkü düştüğünü gördüm.” Belki de bu alıntı, onun bir düşünür-yazar olarak, eserlerini yazma gerekçelerinden en önemlisidir...
Camus, Defterler adlı kitabının orijinalini 1935’ten, bir trafik kazasında yaşamını yitireceği 1960 yılına dek kaleme almış ve esere kendisi tarafından Defterler adı verilmiş.
Ciltler hâlinde okuyucularına ulaşarak tamamlanacak olan Defterler’in ilk kitabında Camus’nün tuttuğu günlüklerin Mayıs 1935-Şubat 1942 zaman aralıklı bölümlerini okumak mümkün.
Günce aynı zamanda bir itiraftır diye geçiyordu ki içimden, kitaptaki şu sözlere takıldı gözlerim: “Vicdan rahatsızsa, itiraf kaçınılmaz olur. Kitap bir itiraftır...” Yazarın annesine olan sevgisinden Veba’sındaki karakterlerin ‘boş’ hareketlerine dek yüzlerce itirafının kitabı haline gelmiş bu günlükler. Rahatsız! bir kitap...
Defterler’in ilk cildi olan kitapta bir iki cümlelik aforizmaların yanında sayfaları bulan monologlar ve ilginç mektuplar da bulunmakta. Her sayfada ayrı bir şaşırtmaca var. Bir yerde “Bir umutsuza mektup” yazıyor Camus, bir yerde Nietzsche’nin gözüyle savaş’ı irdeliyor. Bir bakıyorsunuz anlamsız, kimilerine göre bomboş bir cümle sayfanın ortasında. Ben en çok da dipnotlara takıldım ilk kitapta; Camus’nün hangi yapıtları dikkatle okuduğunu ve önemsediğini biraz da dipnotlardan takip edebildim.
Defterler 2’de Ocak 1942’den başlıyor ilk günlük. Mart 1951’e kadar tutulan notlar var bu kitapta. İkinci yapıt ilkine oranla daha politik bir dile sahip. II. Dünya Savaşı sonrası soğuk savaş, psikolojik çöküntü, yaşamın anlamsızlığı, iç karartıcı günler... Hepsi Camus’de birikiyor ve izdüşümleri Defterler’e yansıyor.
Kitapta Albert Camus’nün Andre Gide ve Nietzsche ilgisi daha da belirginleşiyor sanki. Öyle ki, Nietzsche ile açılış yapıyor yazar: “’Beni öldürmeyen şey daha güçlü kılar.” Evet, ama... Mutluluk düşleri kurmak ne kadar da zor. Bütün bunların ezici ağırlığı. En iyisi sonsuza dek susmak ve geri kalana yönelmek,” diyor...
Elyazmalarının aslına bağlı kalınarak çevrilen bu ikinci defterde Camus, düşünsel temellerini oluşturan “saçma”, “başkaldırı” ve “yabancılaşma” kavramları üzerine, sayısız ipucunun verildiği cümlelerle sık sık eğiliyor. Saçmalık onun için adeta ‘iyi bir ruh hali’, örneğin:
“Saçma dünya sorununu ortaya koymak: ‘Hiçbir şey yapmadan umutsuzluğu kabul edecek miyiz?’ diye sormak demektir. Dürüst hiç kimsenin evet yanıtı vereceğini sanmıyorum” Ya da: “Saçma. ‘Sen’ aracılığıyla ahlakı yeniden oluşturmak. ‘Hesap vermek’ zorunda olacağımız başka bir dünya olduğuna inanmıyorum. Ama, şimdi bu dünyada-sevdiğimiz bütün insanlara verilecek hesabımız var,” gibi.
Defterler dizisinin ikinci cildinde Albert Camus’nün gözden geçirmediği daktilo edilmiş bir nüsha bulunuyor. Bu nüshayı Madam Albert Camus ve Roger Quilliot, yazar tarafından kısmen düzeltilmiş daha eski bir elyazması ve daktilo örneğinden faydalanarak düzeltmişler. Metnin ilginç bir özelliği de, hâlâ hayatta olan bir insanın sağlık durumunu içeren on sekiz satırlık bir bölümün yayın dışı tutulması.
Albert Camus’nün (Mart-Mayıs 1946) Kuzey Amerika ve (Haziran-Ağustos 1949) Güney Amerika yolculuğunun hikâyesi, gerçek bir yolculuk güncesi oluşturduğu için, bu bölümler Defterler’in dışında tutulmuş. Bu yolculuk günceleri daha sonra kitaplaşacak, sanırım.
Kadir Aydemir