KARADENİZ’DE (PONTOS) SÜRGÜNÜN ADI: BEYAZ ÖLÜM için yorumlar kapalı
Tamer Çilingir / Devrimci KaradenizTirebolu’dan Bafra, Samsun ve Sinop’a kadar olan bölgede yaşayan Rum halkın 50 km. Güneye çekilmesi kararını verenler 1916 yılının Kasım ayının adını ÖLÜM’e yazdırdılar…
Onlar, bu topraklarda tek bir Hristiyan kalmayıncaya dek, her türlü vahşeti uygulamaya yemin etmiş, Osmanlı’nın bürokrat, asker ve ’’aydın’’larından oluşuyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti adlı örgütlenme altında, gizli teşkilatları Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte 1918 yılına kadar, 1,5 milyonu Ermeni, 250 bini Süryani, 150 bini Rum olmak üzere, 1.850.000 insanı katlederek, 1.Emperyalist Paylaşım Savaşı istatistiklerinde en çok sivilin öldüğü ülkeler sıralamasında birinci olma başarısını göstereceklerdi. Osmanlı’nın 1.Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda yenilenler cephesinde yeralmasıyla beraber yarım kalan işlerini ise 19 Mayıs 1919’da Pontos’a giden Mustafa Kemal ve arkadaşları tamamlayacak Karadeniz’de 200 bin Rum’un daha canı alınacak, sonrasında 190 bine yakını Karadeniz’den olmak üzere, Anadolu genelinde 1.250.000 Rum ’’MÜBADELE’’ anlaşması gerekçesiyle sürgün edilecek, sağ kalanlar zorla ’’müslüman’’laştırılacak, ’’ne mutlu türküm diyene’’ deme ’’onuruna’’ nail edileceklerdi.
1916 İKİNCİ TECHİR KARARI: SIRA RUMLARDA
Osmanlı ordusunun namlı komutanlarındandı Vehip Paşa. Alman danışmanlarıyla birlikte bir askeri güvenlik planı hazırladı.
Osmanlı’nın emperyalist paylaşım savaşına katılması ile beraber askere alma faaliyetleri de artmaya başlamıştı. Rumların bu savaşta Osmanlı adına savaşa katılmayı reddetmeleri, ulusal bilincinin yükselmesiyle birleşince Osmanlı bu durumu tehdit olarak görmeye başladı. Özellikle de 1916 Mart’ında Osmanlı’ya karşı savaş ilan eden ve kuzeydoğuda Batum’dan, doğuda da Kars yöresinden Osmanlı topraklarına giren Rusya’nın batıya doğru ilerleyişi, bu planın yapılmasının bahanesiydi. Karadeniz’de yaşayan Pontos Rumlarının, Ruslar gibi Ortodoks Hristiyan olmalarının, Osmanlı için ciddi bir güvenlik sorunu yaratabileceğini ve bu olasılığa karşı önlem almak zorunda olduklarını fısıldadı Alman ’’dost’’ları Vehip Paşa’nın kulağına.
Nitekim askere çağrılan Rumların büyük bir bölümü orduya katılmak yerine dağlara çıkarak firari olarak yaşamayı tercih etmiştiler. 1915 yılında yaşanan Ermeni Soykırımı’nın ardından sıranın kendilerine geldiğini düşünen, özellikle Pontos (Karadeniz) Rumları partizan örgütlenmeleri oluşturmaya başladılar.
İşte bu koşullarda Osmanlı Devleti ’’Ermeni Tehcir’’inin ardından ikinci bir tehcir kararı aldı. Hükümet ’’savaş alanlarına, askeri tesislere yakın ve casusluk faaliyetlerinin görüldüğü Rum yerleşim bölgelerini öncelikli tahliye edilecek bölgeler’’ olarak belirledi. (1)
1916 Rum Tehcirinin Yapıldığı Bölgeler
İSTANBUL VE GÜNEY MARMARA | Boğaziçi (Yeni Mahalle), Şile, İmralı Adası, Bandırma(Marmara Adası, Kapıdağ Yarımadası, Paşalimanı), Erdek, Karacabey, Bursa, Mudanya. |
EGE | Ayvalık, İzmir (Kilizman ve Ayasuluğ), Akhisar, Söke, Kuşadası, Milas, Bodrum. |
AKDENİZ | Antalya, Kaş, Fethiye, Alanya, Tarsus, Mersin, Adana. |
PONTOS | Zonguldak, Kastamonu, Sinop, Bafra, Samsun, Çarşamba, Giresun (Tirebolu), Trabzon |
İÇANADOLU | Konya |
KÜRDİSTAN | Erzincan |
’’Osmanlı Hükümeti sevkiyat sırasında herhangi bir olumsuzluğun yaşanmasına engel olabilmek amacıyla öncelikli olarak sevk edilecek kişilerin isimlerini, yaşlarını, mesleklerini, eski ikamet bölgelerini ve sevk edilme nedenlerini içeren listeler hazırlanmasını sağladı. Sevkiyatın düzenli işlemesi amacıyla ordu komutanlıklarına bağlı olarak oluşturulan askeri yetkililerin gözetiminde sevkiyatın gerçekleştirilmesi Dâhiliye ve Harbiye Nezaretlerinin işbirliği sonucunda belirlendi. Bu arada sevk edilecek olanlar arasında gerek sevkiyat gerekse iskân sırasında her hangi bir karışıklık çıkmasını engellemek amacıyla, sevk edilenlere kimliklerini belirtir belgeler verildi ve iskân sırasında bu belgelerini iskân bölgesi emniyetinden sorumlu yetkililere göstererek kayıtlarının yaptırılması hükümet tarafından bildirildi.’’ (2)
BEYAZ ÖLÜM
’’Sevkiyat’’ diye bahsedilen sürgün Karadeniz’de, 1916 yılının Kasım ayı ortalarında hayata geçirildi. Soğuk ve karlı bir kış yaşanmaktaydı ve bu çetin kış koşullarında Rumlar çoluk, çocuk, yaşlı, genç tümüyle yerlerini yurtlarını bırakıp, üstelik yanlarına taşıyabilecekleri birka. Şeyden fazlasını da almalarına izin verilmeksizin güneye doğru yollara çıkarıldılar. Emrin istisnası yoktu; ne hastalara, ne yola çıkamayacak kadar yaşlı insanlara anlayış gösterildi.
Yola çıkarken akıllarındaki tek şey, bir yıl önce dere boylarında kesilip atılan ya da kiliselere doldurulup, canlı canlı yakılan Ermenilerdi. Şimdi sıra onlara gelmişti işte.
’’Yerlerinden, yurtlarından sökülüp yollara vurulan bu insanların ayrıldıkları köy ya da kasabalara dalan Teşkilat-ı Mahsusa denetimli çeteler, önce yağma harekatına girişecekleri ardından gidenlere ait tek bir iz kalmayacak şekilde ortalığı yakıp yıkacaklardır. Karadeniz’in ünlü fırtınaları ve sağanak yağmurları da yanıkları temizleme işine soyunacak, bir süre sonra bu yerlerde Rumlara ait en küçük bir işaret dahi kalmayacaktır. Sanki Tirebolu’dan Samsun’a kadar olan bölgede asırlardır Müslüman halktan başka kimse yaşamamıştır.’’ (3)
Dağlara sığınanların dışında, gidenlerin büyük çoğunluğu bir daha geri dönemeyecekti. İttihatçıların onlara hazırladığı kader bununla sınırlı değildi. Bu sürgünde varılacak yer ölümdü. 50 km. güneye çekilmeleri kararı alınmasına rağmen katedecekleri yol kimi zaman 200 km. Olmuştu.
Yol boyunca soğuktan donmuş, hastalıklardan kırılmış, açlıktan bitkin düşmüşlerdi. Sürgün öncesi katliamlardan kurtulanlar, ya da sürgüne gönderildiği halde koşullara direnerek yaşayabilen ve bir biçimiyle yurtdışına çıkmayı başaranlar, olayların canlı tanıklığını yapmışlardı. Ama bu insanların seslerini duyurabilmeleri, doğal olarak çok zaman almış, İttihatçıların bu kanlı planının işleyişine engel olamamıştı.
Tarihçilerin ’’Beyaz Ölüm’’ olarak adlandırdıkları bu plan sonuna kadar büyük bir serinkanlılık ve ’’başarı’’ ile uygulanmıştı. 1916 yılının Kasım ayında Karadeniz’de 150 bin Pontos Rum’unun katline sebep olan Beyaz Ölüm, Karadeniz Rumlarına yönelik planın sadece birinci adımıydı.
İkinci adımı Mustafa Kemal tamamlayacaktı…
(1) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH. ŞFR. Dosya No: 51, Belge No: 71; Dosya No: 52, Belge No: 121.
(2) Mustafa ÖZDEMİR, I. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA OSMANLI DEVLETİ TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEN RUM TEHCİRİ, ÇTTAD, VI/14, (2007/Bahar), Sayfa 30, 31
(3) Pervin Erbil, Anadolu’ya Ağlıyordu Niobe, Sorun Yayınları, Ekim 2001, Sayfa 35