1884 Giresun doğumlu olup; gençliğinde Karadeniz limanlarında taşımacılık yapardı. Sonra Rumların kurduğu bir kereste fabrikasına ortak oldu. 1912 Balkan Savaşı’na katıldı ve bir şarapnel parçası diz kapağını yaraladı iddiasıyla savaştan kaçtı. Topal lakabı buradan gelir.
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Karadeniz’de Ruslara karşı çeteler kurar, savaşır. Trabzon Cezaevi’ni adamlarıyla basıp 150 adli mahkumu serbest bırakarak çetesini takviye eder. Artık 800 kişilik çete kuvvetine sahiptir Topal Osman.
Yarbay rütbesiyle yönettiği çete kuvvetinin adı 47. Alaydır…
Ama o aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin gizli örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın da vazgeçilmez elemanıdır. Başta Ermeni Soykırımı olmak üzere ardından Pontos Rum Soykırımı ve devletin bütün gizli, pis işlerinde onun imzası vardır.
Karadenizde Ermeni ve Pontos Rumlarına karşı acımasız katliamlarıyla ün yapmıştır. Pontos Rumlarını gemi kazanlarında diri diri yaktıracak kadar acımasızdır. Sadece Pontoslu partizanlara karşı değil; aynı zamanda Rum ve Ermeni sivil halka; kimi zaman müslüman halka keyfi biçimde cezalar yağdıran; belediye binasını basarak başkanı azledip yerine geçen Topal Osman aleyhine şikayetler çoğalır.
İşte Mustafa Kemal’in yolu, Topal Osman ile bu noktadan itibaren çakışır.
Pontos direniş mücadelesinin aktif olmadığı bölgelerde Kemalistler, imha faaliyetlerini engelsiz sürdürdüler. Mustafa Kemal’in çeteleri, köylerdeki fanatik müslümanlarla ittifak yaparak, birlikte köyleri kuşatıyor ve sadece buraların halkını yok etmekle kalmayıp, tüm evleri de yerle bir ediyorlardı. ”Barış koşulları memnuniyet verici bulunmazsa, genel bir imha gerçekleştirilebilir” diyerek kendileriyle de gurur duyuyorlardı.
Kemalist bağımsız birliklerin dışında, Osmanlı basını da müslüman halkın ayaklanmasından sorumluydu. Türkçe gazetelerin özel baskıları siyah kenarlı çıkıyor, her gün toplantılar, protesto yürüyüşleri, dini vaizler yapılarak ”itilaf güçleri”nin paylaşma niyetlerini Türklerin kabul etmediği ilan ediliyordu. Mustafa Kemal, Türk halkının zulüm altında olduğunu açıklıyor ve onları, vatanlarını korumak için savaşa teşvik ediyordu.
Samsun’daki Rumların tehciri, hemen birkaç gün içinde dokuz aşamada gerçekleştirildi. Soykırım, uluslararası insani örgütler veya itilaf devletleri tarafından protesto edilmeye başlanmadan, hızlıca gerçekleştirilmeliydi.
Dönemin tanığı ve tarihçi G.Valavanis 1925’te şöyle yazıyor:
”Rumlara refakat edenler-jandarmalar ve Türk jandarmasının yüzde 90’ını oluşturan hüküm giymiş angaryaya tabi tutulan suçlular, kaçak mahkumlar ve profesyonel katiller- bu zavallıları silahlı Türklerin öncedcen belirlenen çevre köylerde pusuya yatmış olduğu yerlere sürüyorlardı. Onları burada, daha önce belirlendiği biçimde, herşeyden habersiz Samsun halkına dönük saldırı işareti olan silah seslerinin dört bir yandan duyulmaya başlandığı gece yarısına kadar tuttular”
(G. Valavanis,Pontos Modern Genel Tarih, Atina 1925, 2. Baskı Selanik 1986, sayfa 205)
Samsun Rumlarının sürülmesinden sonra, sırada çevre kasabalardaki 394 Rum köyü vardı. Topal Osman ve çetelerinin varlığı belirleyiciydi. Topal Osman katlediyor, ırza geçiyor ve birçok kurbanı canlı canlı evlerin alevlerin içine atıyordu. Her gün hırsızlıklar, ırza geçmeler ve katliamların eşlik ettiği, gruplar halinde tutuklama emirleri veriliyordu. Tutuklananlar, daha sonra ateşe verilen okullara ve kiliselere hapsediliyordu. Topal Osman’ı Giresun’un kurtarıcısı olarak gören, Mustafa Hakyemez (Giresun’daki ”bağımsızlık savaşçıları” adı altındaki çetenin sekreteriydi, rüportaj yapıldığında 82 yaşındaydı) onun Taşkışla’da Pontos bayrağını nasıl indirip, yerine Türk bayrağı astığını şöyle anlatıyor:
”O, bizi Rum partizanlardan kurtardı. Rumlar arasındaki baş sorumluları, taşlarla ağırlaştırılmış çuvallara koyarak, denize attı.” (Cemal Şener, Topal Osman Olayı, Ankara 1968, sayfa 61-65)
”Kurtuluş Savaşı”nın temeli eşkiyalara ve Topal Osman’ınkiler gibi ölüm mangalarına dayandığı için Mustafa Kemal ve sonraki hükümetler yaşananları öyle pek de rahatlıkla savunamazlar. Ama Topal Osman’ın imha niyetinden haberdar olmadıklarını söyleyerek de, kendilerini haklı çıkaramazlar. Murat Yüksel, ”Ali Şükrü Bey ve Topal Osman Ağa, Trabzon 1993” adlı kitabının 30.sayfasında şöyle diyor;
”Giresun’un talihsiz halkının ricalarını ve yakarışlarını hiç kimse duymadı. Şikayetlerini kimse dikkate almadı. Mahkeme binasındaki arşiv, Topal Osman’a yönelik şikayetlerle dolu. Ancak gizli bir güç, Topal Osman’ı sadece kullanmakla kalmıyor, bilakis her katliam ve şikayet sonrası hiyerarşi basamaklarını tırmanmasını sağlıyordu. Topal Osman Giresun’un en üst rütbeli subayıydı. O herşeydi. Tüm ipler onun elindeydi. Emirler veriyor, yasaklıyor, astırıyor, kesiyordu. Kimse karşı çıkmak için tek kelime bile etmedi.”
Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal İsyan adlı romanının ikinci cildinde ”Mangal Yürekli Adamın Hikayesi” başlığıyla olayı kurguluyor. Buna göre, Topal Osman aleyhindeki şikayetleri soruşturup, yapanı cezalandırmak amacıyla İstanbul’dan Samsun’a gönderilen 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, tam tersi bir tutum alır. Namını duyduğu Topal Osman’la bizzat görüşüp, ona, ”Bundan sonra el ele çalışacağız” diyerek şöyle devam eder: ”Madem ki Türk halkı tamamen seni destekliyor; hiç durma teşkilatını yap. Git, belediye reisliği makamına otur. Sen kaçıp dağa çekileceğine, Pontosçular ve Rumlar kaçsın. Kanunsuz yola adım atar göründüler mi onları temizleriz.” Bunun üzerine Topal Osman, şu cevabı verir: ”Sen hiç merak etme Paşam! Bu Pontos Rumlarına öyle bir tütü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulup gidecek”
Kendisini öldürmeye kalkan Giresun Kaymakamı’nı dağa kaldırması üzerine, dönemin Tranzon Valisi Kara Galip merkeze şikayetname göndermiştir:
”Giresun’da adam öldüren, yol kesen, haraç alan bir eşkıya türedi. Bu eşkiyadan bizi kurtarın”
Topal Osman görüşmeden itibaren Mustafa Kemal’in hizmetine kendisini adamıştır. Erzurum Kongresi’nden başlayarak bedenen tasfiye edildiği güne kadar Mustafa Kemal muhaliflerini sindirmek; Ankara hükümeti’nin gönderdiği yerlerde (Koçgiri Ayaklanmasını bastırmak gibi) yasaların dışına çıkarak görevini vahşi bir şekilde yerine getirmek; TBMM’de Muhafız Alayı komutanı olduğu günlerde Cumhuriyet’in başkentinde ”Ali kesen baş kıran” rolünü hakkıyla oynamak gibi faaliyetlerde bulundu. Bu kanlı icraatlarından biri, Topal Osman’ın bizzat efendisi tarafından tasfiye edilmesine yol açtı:
Mustafa Kemal’e muhalif Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey, 26 Mart 1923 akşamı aniden kayboldu. Yapılan araştırmada, Topal Osman’ın, kendisini bir entrika sonucu boğdurttuğu ortaya çıktı. Bütün yasadışı icraatları (özellikle muhalifleri temizleme görevi) Topal Osman aracılığıyla örtülü bir biçimde (ya da faili meçhul) yerine getiren kimi yetkililer, artık Topal Osman’ın hükümetin başına bela olmaya başladığını farkederler. Mustafa Kemal’le görüşen dönemin başbakanı Rauf Orbay, Topal Osman’ın ölüm fermanını imzalamış olur. General İsmail Hakkı Tekçe, 2 Nisan sabahı Muhafız Taburu ile Topal Osman’ın evini sarar. Çatışmada 21 kişi öldürülür, bazıları da yaralanır. Topal Osman da yaralılar içindedir ama o da yaralı ele geçtikten sonra öldürülür.
KAYNAKLAR
-Hasan İzzetin Dinamo, ”Kutsal İsyan, Cilt 2”, İstanbul 1990, sayfa 132)
-Tessa Hofmann, ”Takibat Techir ve İmha, Osmanlı İmparatorluğu’nda 1912-1922 Yılları Arasında Hristiyanlara Yönelik Yaptırımlar”, , Belge Yayınları, 2013, sayfa 273,274,275
-Cemal Şener, ”Topal Osman Olayı”, Ankara 1968, sayfa 61-65
-Murat Yüksel, ”Ali Şükrü Bey ve Topal Osman Ağa”, Trabzon 1993, sayfa 30
-Faik Bulut, ”Dersim Raporları”, Evrensel Basım Yayın, sayfa 114, 115, 116
– G. Valavanis, ”Pontos Modern Genel Tarihi”, Atina 1925, 2. Baskı Selanik 1986, sayfa 205