Fransa’da
Sosyalist Parti’nin hazırladığı El Khomri Yasası’na karşı, geçtiğimiz Mart
ayından bu yana eylemler sürüyor. Birçok farklı şehirde örgütlenen eylemler,
hükümetin yasayla birlikte artırmak istediği kapitalist ekonomi dayatmalarına
ve yaratmak istediği ekonomik adaletsizliklere karşı toplumsal bir direnişe
dönüştü.
Fransa’da
yaşanmakta olan bu hareketlilik, toplumun farklı kesimlerinden birçok insanı ve
siyasi örgütlenmeyi kapsarken; Fransa’da hareket etmekte olan anarşist
örgütlenmeler de bu hareketlilik dahilinde yeni eylemler organize edip,
kapitalist dayatmalara karşı yeni mücadele hatları örgütlüyor.
Fransa’da
bulunan anarşist örgütlenmelerden biri olan Alternative Libertaire’in kaleme
aldığı, sosyalist hükümetin hazırladığı bu yasaya karşı sürmekte olan direnişi
ve direniş yöntemlerini değerlendirdiği “Kapitalizm Olmadan: Başka Bir Gelecek”
adlı yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
Kapitalizm
Olmadan: Başka Bir Gelecek
Bu bahar,
eylemler çok sıcak değil mi? PS-Medef hükümetine karşı gerçek muhalefet, ne
cumhuriyetçilerin Sarkozist köpekbalıkları, ne FN (Ulusal Cephe)’nin
revizyonist teknoktratları, ne de Sol Cephe’nin yorgun parlamenterleri… Gerçek
muhalefet, toplumsal harekettir. Hepimiz birden, ekonomiyi bloke edebiliriz. Ve
aynı zamanda toplumu dönüştürebiliriz.
Üç ay süren
eylemlilikler ve 15 gün süren grevlerden sonra, iş yasasına karşı başlayan
hareket durmaksızın devam ediyor. Hareket kendini ispatladı ve gündemi sarstı.
Hareket
sürüyor, hükümet zayıflıyor
Buna karşılık,
hükümet neyi tehlikeye attığını gayet iyi biliyor; geniş çapta gözden
düştüklerini anlayan Holland
ve Valls, kendileriyle birlikte bütün Sosyalist Parti’yi ve sosyal liberalizmi
çöküşe doğru götürme yolunda. Bu yüzden hareketi etkisiz hale getirmek için
hükümet:
Ulusal
mecliste birçok otoriter kanun yürürlüğe koydu;
Sınırsız gaz
ve cop yetkisi vererek eylemleri şiddetli bir şekilde bastırdı;
Hareketin
yayılmaması için taşımacılara, öğretmenlere, demiryolu işçilerine ve pilotlara
birçok vaat verdi.
Kazanmak için,
şimdi zamanı!
Kazanmak için
ekonomiyi bloke etmeliyiz. Yalnızca enerji kaynaklarını değil, mümkün olan
bütün üretim sektörlerini bloke etmeliyiz.
Ücret
alanların dostça desteklediği ama yalıtılmış halde mücadele eden bir ya da iki sektörle sınırlı olan,
düşük düzeyde kalan protestolardan kaçınmalıyız.
Aksi halde
hükümet, iş yasasını elden bırakmadan, bu sektörlerin özel taleplerini
karşılayarak tartışmayı hızlıca sonlandırabilir.
Tam tersine, herkesin
ucundan tutabileceği bir çekice; birkaç saat bile olsa, yapabilen herkesin
katıldığı bir greve ihtiyacımız var. Grevçok yararlıdır çünkü protesto ve eylem yapabilmek
için zamanınız olur. Sadece genele yayılan bir grevin hükumete yaptırımı olur.
Alternatif bir
özyönetim için
Çalışma
yasasına karşı kazanmak, toplumsal muhalefet kanadımıza olan güveni yeniden
sağlayacak ve patronların kanunlarına karşı adım adım yeni hakların kazanıldığı
mücadelelerin ivmesini artıracaktır.
Çünkü mesele,
bu çalışma yasası reformunun ötesinde, toplumsal hakların kemer sıkma
politikalarıyla yok edilmesine son vermektir.
Tarihsel bir
politik dönemdeyiz. Sosyalist Parti(PS) seçmenini hüsrana uğrattı ve muhtemelen
2017’de parçalanacak; sağın önerdiği reçete, işçilere daha fazla saldırması
dışında PS ile aynı; aşırı sağ ise hiçbir şey söylemiyor ama ellerini
ovuşturarak politik hayatın çürümesini izliyor ve reformist sol, aldatıcı bir
kapitalizmi yamalama projesi etrafında şekillenen bir başka siyasi oluşumun
hayalini kuruyor.
Politikacılar
ve medya için, ufukta 2017 seçimleri var. Fakat ne yiyeceğimizi bilmek için
seneye kadar bekleyemeyiz.
Şimdi ve
burada, gerçekten nasıl bir toplum istediğimizi tartışmaya başlamalıyız.
Bunu şimdi,
mücadelelerin içinde, iş yerlerinin içinde ve mahallelerin içinde inşa etmeye
başlamamız gerekir ve bu şu anda direnişin ve örgütlenmenin içindedir.
Gelecekte, kapitalistlerin istimlak edilmesine, işletmelerin özyönetimine ve
herkes için doğrudan demokrasiye hazır olmak için antikapitalist, özgürlükçü ve
devrimci bir mücadele hattı inşa etmeliyiz.
Çeviri:
Emircan Kunuk
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin
34. sayısında yayımlanmıştır.