goya... zamanının tanığı
goya'nın gravürleri, bu dönemdeki insanı, toplumu, içinden geçilen karanlık dönemi adeta bir belgesel gerçekliğiyle izleyenlerin gözleri önüne seriyor.
pera müzesi'nde yine hem türkiye, hem de dünya ölçeğinde çok önemli bir sanat etkinliği gerçekleştiriliyor.
büyük ispanyol ressamı francisco de goya y lucientes'nın (1746-1828) 230 yapıtı istanbul'da sanatseverlerin izlemesine sunuldu. bianet'te daha önce okuduğunuz gibi ispanya ve italya'nın önde gelen müze ve özel koleksiyonlarından derlenen sergi pera müzesi'nin üç katında yer alıyor.
henüz izleme fırsatını bulamadım ama emirgan'daki sabancı müzesi'nde de bir başka dünyaca ünlü ressamın, hollandalı ünlü ressam rembrant'ın eserleri sergileniyor.
son yıllarda özellikle resim ve plastik sanatlar bakımından istanbul'da bir "şölen" yaşandığı söylenebilir. dünyanın ünlü ressamlarının eserleri art arda çeşitli mekanlarda sergileniyor. bunların hepsini getirmek ve sanatseverlerin izlemesine sunmak kuşkusuz bu çok önemli bir kaynağı, çabayı ve özveriyi gerektiriyor. türkiye'nin ekonomisine yön veren büyük şirketlerin sahip ve yöneticilerinin kişisel kaynaklarının bir bölümünü bu tür amaçlarla topluma sunması, genel olarak ülke insanının kültürel gelişimi ve bilinci bakımından çok önemli.
goya'nın değeri
goya'ya dair bilgim herkes için geçerli olabilecek genel kültür düzeyinde bir bilgiydi. eserlerinin çoğunun bulunduğu ve kendi adına özel bir bölümün olduğu madrid'deki prado müzesi'nde de yapıtlarının bir bölümünü izleme şansı bulmuştum.
aklımda kalanlardan birisi onun engisizyon tarafından yargılanmasına neden olan 1798-1801 tarihleri arasında yaptığı kabul edilen ve "alba düşesi"nin resmi olarak bilinen "çıplak maya" tablosu ile hemen hemen resimdeki kadının giyinik olarak resmedildiği 1802-1805 tarihleri arasında yapıldığı kabul edilen "giyinik maya" resimleriydi. orada anlatıldığı kadarıyla goya ilk resmi yaptığı için engizisyon mahkemesi tarafından suçlanmış, ancak ikinci resmi yaparak onlardan kurtulmuştu.
daha sonraki yıllarda onun son dönemini anlatan ve bu "geçimsiz ve aksi ihtiyar"ın aslında nasıl bir insan olduğunu ortaya koyan ünlü yönetmen carlos saura'nın "goya in bordeaux" adlı filmiydi. saura'nın "muhteşemleri"nden sayılan bu filmde de yukarıda söz ettiğim resimde çizilen alba düşesi'yle olan ilişkileri dahil yaşamının önemli olayları anlatılıyordu.
gravürlerdeki goya
pera müzesindeki sergide, yukarıda anlattığım şekilde belleğimde oluşan "goya"dan başka bir goya buldum.
sergideki yapıtların çoğu onun tüm yaşamı boyunca yaptığı gravürlerden oluşuyordu ve onları izlemek ve anlamlarını keşfetmek çok sarsıcı ve müthişti.
ispanya ve tüm avrupa'nın çalkantılı bir döneminde yaşayan goya tümüyle ekonomik nedenlerle yani para kazanmak için yaptığı "kapriçyolar", "savaşın felaketleri", "boğa güreşi, "atasözleri ya da zırvalar" başlıklarıyla sunulan bu gravürlerinde bu dönemdeki insanı, toplumu, içinden geçilen karanlık dönemi adeta bir belgesel gerçekliğiyle izleyenlerin gözleri önüne seriyor. müzenin müdürü m.özalp birol'un söylediğine göre gravürlerin dört ayrı seri olarak (toplam 218 gravür) bir arada sergilendiği ilk sergi olarak dünya resim tarihine geçti.
gravürlerin sanatsal boyutu konusunda bir değerlendirme yapamam ama, seçtiği konular ve anlatış biçimi itibariyle goya anlatıldığından çok daha ilginç bir adam. tüm ünlü sanatçılar gibi biraz "deli", biraz yaramaz ve dalgacı, gördüğü yanlışı dile getirmeden duramayan sivri dilli, eleştirisinde acıtıcı, uçuk ve çok geniş hayalleri olan bir adam.
ayrıca da çok iyi bir gözlemci ve gördüğünü de sanatsal dehası sayesinde çok iyi aktarmayı, anlatmayı biliyor. bu nedenle serginin adının "zamanının tanığı" olması çok yerinde olmuş. gravürlerin ayrıntılı incelenmesi ve anlamlarının yorumlanması yoluyla onun tanıklık ettiği gerçekler üzerinden yapılacak yeni okumalarla, hem ispanya'nın, hem avrupa tarihinin, hem de insan doğasının çok farklı boyutlarını keşfetmek mümkün.
bugün yaşıyor olsaydı, sanırım yalnızca iyi bir ressam ve engin bilgiye sahip bir entelektüel değil, ama aynı zamanda bir haberci ve yorumcu da olurdu.
tüm bu nedenlerle kendinden sonra gelen pek çok ressamı, düşünürü ve politika insanını etkileyen bir sanatçı. hugo'nun onu keşfinden sonra dünyanın daha çok bildiği tanıdığı bir insan haline gelmesi boşuna değil.
marisa oropesa'nın sözleri
sergiyle ilgili olarak bana ulaşan çağrıda yer alan "sergide yer alan yapıtlar, saray ressamlığı ve portreciliğinin yanı sıra, tanığı olduğu acı ve karanlık çağın tüyler ürperten görüntülerini, savaşın acımasızlığını ve dönemin toplumsal olaylarını eleştirel bir bakış açısıyla yansıtan, kendinin ve başkalarının yargıcı goya'nın sıradışı imgelemine de ışık tutuyor. gerçekçi ve yer yer ürkütücü üslubuyla çağdaşlarından ayrılan goya'nın sanatı, zamanının ötesine geçerek 20. yüzyıl modernizmini de etkilemiştir. kendinden önceki üstün resim geleneğinin mirasçısı olan sanatçı, modern anlatımların da habercisi olarak anılır" şeklindeki sözler ilginç resimlerle karşılaşacağımın ipuçlarını sunmuştu.
serginin basına yönelik yapılan sunum toplantısında konuşan serginin iki küratöründen birisi olan marisa oropesa'nın goya ve sergiyle ilgili anlattıkları da aynı doğrultudaydı ve merakımı daha da kamçıladı.
onun konuşmasındaki bazı ifadeleri sergiyi gezerken hep anımsadım. özellikle savaşa dair goya'nın çizdiklerine bakarken bir süre önce şırnak'ta "roboski"de yaşananlar aklıma geldi ve savaşın insan ve insanlık için bedelini bir kez daha kavradım.
onun sözlerini burada da paylaşıyorum:
* 1808 yılında patlak veren ispanyol bağımsızlık savaşı onu derinden etkiledi; savaşı fırça darbeleriyle korkusuzca ve sansürsüzce yansıttı. ... sert ve dokunaklı "savaşın felaketleri" (los desastres de la guerra) serisinde, bir trajedinin vakanüvisi gibi hareket ederek savaşın dehşetini ayrıntılı bir şekilde tasvir etti. ... bir sanat eserinde ilk defa galipler değil, mağluplar başroldeydi. mağlup belki de galipti, yenilgiye uğramış toplum bize bir umut aşılıyordu.
* o zamana kadar sanat, hükümetler ve mutlakıyetçi rejimler tarafından bir propaganda aracı olarak kullanılmıştı; sanatçı görevi gereği genellikle dev boyutlardaki görkemli tablolarda savaşlarda kazanılan zaferleri tasvir ediyordu. savaş, iktidar ve zafer demekti, uluslar için olumlu bir anlamı vardı, ta ki goya bu yaygın kanıyı yıkana ve çatışmaların acı yönünü açıkça gözler önüne sermeye cüret edene kadar.
*cervantes döneminde zirveye ulaşan, temelde neşeli ve şakacı İspanyol yergici ruhuna çok daha modern bir şey, günümüzde çok takdir gören bir nitelik, tanımlanamayana düşkünlük, hayvani özellikler edinmiş insan çizgileriyle dehşetengiz bir doğa kavramı eklemiştir... ruhban sınıfına muhalif bu adamın rüyalarında sıklıkla cadı, cadılar meclisi, kara büyü, ateşte kendilerini pişiren çocuklar ve daha birçok şey görmesi tuhaf
* gelenekleri bozarak izlediği bu yeni rota, onu sanat tarihinde belirli bir zamanla sınırlandırılamayacak seçkin sanatçılar grubuna dahil ediyor.
* son derece geleneksel bir eğitim almış olmasına rağmen, eserlerinde gizil bir modernliğe rastlarız.
* goya bir aydın olduğunu, aydınlanma düşüncesini kucaklamak isteyen, döneminin ilerisinde bir insan olduğunu bu eserleriyle kanıtlamıştı, aynı şekilde yöneticilerin kendi halklarına yaptığı eziyeti öznel bir bakışla anlatmayı ve eleştirmeyi de başarıyordu.
* türkiye'deki bu sergi, üstat francisco de goya'nın sanatının özüne yaklaşmak için eşsiz bir kapı açıyor. bu nedenle uzun sanat yaşamı boyunca yöneldiği istikametler arasında bir rota izliyor. gerçekleştirdiği dört büyük gravür serisinin izinde grafik üretiminin en değerli parçalarını tanımak için müthiş bir fırsatla karşı karşıyayız.
bu sözlerden çok daha fazlasını hem sergideki gravürlerde hem onları açımlayan duvar yazılarında hem de serginin bir "klasik" olmaya aday kataloğunda bulmak olası.
sayın oropesa'nın dediği gibi üzerinde daha çok çalışılması gereken bir sanatçı ve insan goya. yaşadığımız bu günü onun gözüyle görebilmek için onun görüp de çizdiği gerçekleri ve gösterdiklerini görmek ve düşünmek gerek.
sergi kapsamında sözel etkinliklerin yanı sıra, pera eğitim ve pera film de çeşitli programlar düzenleniyor.
bugün bu kapsamda goya ile ilgili olarak birisi yukarıda söz ettiğim "goya bordo'da", diğeri ise "çıplak maya" olmak üzere iki filmi pera müzesinde izlemek mümkün.
Sergi Künyesi:
Zamanının Tanığı Gravürler ve Resimler / 20 Nisan - 29 Temmuz 2012