UYUMSUZLAR FRAKSİYONU
Gündelik hayatın ayrıntıları, kendi özgünlükleri bağlamında hakiki isyan potansiyelleri barındırır. Gündelik olan, salt gözlemlenmekle yetinilmeyecek değerler ve anlamlarla, bilfiil yıkma/yaratma sürecinin asli alanı durumundadır. Sıradan diye adlandırılarak büyük harfle Anarşizmin lûgatından çıkartılmaya çalışılan ayrıntılarda muazzam başkaldırı dinamikleri mevcuttur.
İçinde yaşadığımız çağın gelişimi,kamusal alan tarifi, örgütlenme deneyimleri pek çok başlık altında anarşizmin geleneksel,muhafazakâr ezberleriyle hesaplaşabilmeyi gerektiriyor. Dolayısıyla hazır kalıplarla, sloganlarla, teorinin gri atmosferinde kanıksanmış iyi-kötü, doğru-yanlış ikilemleri baştan aşağı, bir bütün olarak yeni bir yapısöküme tabi tutulmalı. Nihilist, vandal, isyancı, bireyci vb. sıfatların hakaret içeriğiyle lafı gediğine oturtma hamlesi olarak bazı kesimler tarafından mekanik bir makine misali sarfedilmesi halen sürmekte olan tutucu reflekslerin dışavurumudur. Esasen bu sayılanların hiçbiri küçük harfle yazılan, ideolojik ortodoksluktan ve yıkıcı iradeden soyunmamış anarşizmin uzağında, ötesinde yer almaz; anarşi, hepsiyle karmaşık bir akrabalık ilişkisi kurabildiğinde hayatın içinde somut roller üstlenebilecek kudrete sahip olabilir.
Artık Büyük Gösteri, öylesine farklı kanallardan yaşamı kuşatma altına alıyor ki, ezbere kavramlarla kişinin kendini ikna edecek yanıtlar üretebilmesi bile imkânsız. Artık inanma devri kapandı; günümüzde inanana inanılıyor. Artık kimse ne istediğini bilmiyor;başkasının istediği isteniyor yalnızca. İstemek, eylemek ve bilmek bir başkasına devredilerek ilga edildi. Mevcut bütün ekranlar, röportajlar, videolar vasıtasıyla yalnızca başkaları tarafından görülmüş olanı gösteriyor. Başkasının gündemlerini, başkasının arzularını, başkasının gözlerini içselleştirerek izliyoruz. Büyük anlatıların küçük figüranı olmak birileri için erdem olarak addediliyor. Görme sorumluluğunu bile makinelere bırakacağımız zamanlara giderek yaklaşıyoruz; organik işlevlerimiz bile bilgisayarlar tarafından devralınıyor.
Büyük bir özerkliği, tüm denetim ve baskı biçimlerinin özgürlük ortamında derinleşmiş içselliğini hedefleyen özgürleşme hareketinin tümü reaksiyonerdir. Dışarıdan gelen her şey, en beter sömürü de olsa, dışarıdan gelmesi dolayısıyla olumlu nitelik kazanır. Yabancılaşma, aslında - genelgeçer eleştiri dilinin ötesinde- olumludur, yabancılaşmış yanımızı tutsak eden ötekiyi düşman haline getirebilir çünkü.
Özneye kendinden gelen her şey, sahici olduğundan dolayı iyi değildir; dışarıdan gelen her şeye de sahtelik atfedilemez. Kendi varoluşumuz da dahil, bize bağlı olmayan hiçbir şeye boyun eğmek zorunda değiliz. Doğduğumuz andan itibaren bağımsız olabilme halinin üstünde herhangi bir özgürlük mevcut değildir.
Kendi enerjimizle, irademizle değil de başkalarından, sevdiklerimizden, nefret ettiklerimizden çaldığımız enerji ile yaşıyor olmak utanç vericidir. Kaçamak,çalıntı bir enerjiyle yaşamaya son verelim. Ötekini kendi yazgımız yapabilme gücüyle incelikli şekilde enerjiyi söküp, salabilmeliyiz. Ancak yaşamımızın biçimlerini aşındırdığımız sürece isyan sürekli kılınabilir.
Hiçbir özel iradesi olmayan, boşlukta dalgalanan 'kitle' diye, 'toplum' diye adlandırılarak kutsanan katmanlar politik düzenin yıkıcısı olamazlar, sistemin labirentlerinde garip biçimde salınabilirler ancak. Onlara öznellik ve söz yasaktır; onlara tapanlara özerklik ve isyan nasıl yasaksa! Kendini özgürleştirici bir faaliyetin öznesi sayan toplumcuların düştükleri yerin asıl adı kölelik çukurudur. Kendisi olamayan insan, yapay işlevleriyle makineye dönüşebilir ancak.
İnsan taklidi yapmak için değil, kendimiz olabilmek için İSYAN!