‘Şüphesiz, Türk şiirinin son büyük ustalarından olduğu kadar, son ‘rock star’larından birisiydi Can Yücel. Can Baba! Memleketin ‘üstat’ diye seslendiği birkaç tane şair vardır ama ben ‘baba’ diye seslenilen Can Yücel’den başkasını bilmiyorum. Zaten başkasına da o kadar denk düşmezdi ‘baba’ olmak. Çağın en güzel gözlü maarif müfettişinin, anadan doğma şair oğlu Can Yücel. Şarap içer! Şiir yazar. Küfür eder! Şiir yazar. Kitap çevirir! Şiir yazar. Şairlerle dosttur ama kavga da eder! Şiir yazar. Datça’ya yerleşir! Şiir yazar. Antik tanrılar çağından bugüne gelmiş gibi karşımızda dikilen bir şairi anlatmak öyle kolay değil.‘ diye başlıyor Cezmi Ersöz Can Baba’yı anlattığı kitabına.
Nihat Genç:
Can Baba ile birkaç çok sert ve güzel anım var. Ancak; Türk toplumu buna hazır değil. Hele bugünlerde hiç değil. Başka zamana kalsın, sizinle bir anı değil fotoğraf paylaşabilirim. Biraz sonra Susurluk’a karşı bir dakika karanlık eylemi başlatacağız. Can Baba, İmam Adnan sokakta Leman’ın 2. katında kısa konuşmalar yapıp şalteri indirecek.
Masada 5 kişiyiz. Can Yücel, eşi Güler Yücel, Orhan Pamuk ve Nihat Genç. Masada hararetle tartışılan isim ise Aziz Nesin. Bu kadar!
Cezmi Ersöz:
Can Baba, ölesiye ağlardı, gülünecek şeyler için; ölesiye gülerdi, ağlanacak şeyler için. Ölesiye gülen bir adamdı. Son nefesine kadar yalandan nefret etti. Haksızlığa hep karşı çıktı. 2011’de mezarı parçalanmıştı. Ne trajik bir tesadüf ki 1967’de babası Hasan Ali Yücel’in mezarı parçalanmıştı. Can Yücel, yaşıyor ve her zaman yaşayacak. Nasıl yaşayacak? Şiirleriyle, muzipliğiyle, hınzırlığıyla, hayata bakış açısıyla, caza olan aşkıyla yaşayacak.
21 Ağustos’da Can Baba’nın doğum gününde vasiyetini yerine getireceğiz. Ölmeden önce ‘her devrimci için benim adıma bir fidan dikin’ demiş. Biz de Uğur Mumcu, Hrant Dink, İbrahim Kaypakkaya, Metin Göktepe, Ethem Sarısülük ve nice devrimciler için arkadaşları, akrabaları olarak ‘Can Yücel Devrim Ormanı’nı Seferihisar’da oluşturacağız. Can Baba hiçbir zaman unutulmayacak, bu topraklar onu unutturmayacak.
Metin Üstündağ:Can Yücel’in kendi sesinden;
1996 yılında Leman ve Öküz dergileri için “Can Yücel 70 Yaşında” gecesi düzenledik. Eşber Yağmurdereli ile birlikte sahneye çıktık. Eşber, kendisini kuliste sanıyor, “Metin, ne olacak bu Türk solunun hali?” diye sordu, ben de ‘Ne olacak, kör-topal ilerliyoruz!’ dedim. Can Baba, sonrasında sürekli bölünmeler yaşayan Türk soluna olan kızgınlığını burada dile getirdi:
İşte Türk solu! Eşber gibi kör, Metin gibi topal, benim gibi sarhoş!
Sonra birbirimize sarıldık. Can Yücel sonra arkası gelecek şiirinin ilk dizelerini orada söyledi:
“Eşber kör ama, Renk körü diyil, Kızılı hepimizden iyi biliyor.”
Can Yücel kimdi?
Can Yücel; Türk şiirini büyük üstadı, Eski Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in oğlu olarak, 21 Ağustos 1926′da İstanbul’da doğdu. Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. 1956 yılında çok sevdiği Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı Güzel ve Su ve bir oğlu Hasan oldu.
Can Yücel’in ilham kaynakları ve şiirlerinin konuları; doğa, insanlar, olaylar, kavramlar, heyecanlar, duyumlar ve duygular oldu. Şiirlerinin çoğunda sevdiği insanlar vardı. ‘Maaile’ şairin kitaplarından birine koyduğu bir ad. Can Yücel için ailesi çok önemliydi eşi, çocukları torunları, babası.. Bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansıdı. ‘Küçük Kızım Su’ya’, ‘Güzel’e', ‘Yeni Hasan’a Yolluk’, ‘Hayatta Ben En çok Babamı Sevdim’ bu sevgi şiirlerinden bazıları…
Son yıllarında Eski Datça’ya yerleşti ve her hafta Leman, her ay Öküz dergilerinde yazıları ve şiirleri yayımlandı. 12 Ağustos 1999 gecesi ölen şair, çok sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça’ya defnedildi. Türkiye, bir babayı, büyük bir üstadı, yüzyılın son büyük düşünürünü kaybetti.