Tarık Ziya Ekinci,
kardeşi, avukat Yusuf Ekinci'nin "devletin içinde yuvalanmış gizli bir
örgüt tarafından öldürüldüğünü" iddia ediyor
Azer BORTAÇİNA
Oysa o, neşeyle karısına telefon açıp, yola çıktığını haber vermişti bile. Saat 24.00'ü vurduğu zaman eşi artık dayanamadı ve polise telefon etti. Sonra aklına onun son günlerde söylediği sözler geldi. Gözleri doldu, soğuk terler boşaldı bedeninden.
"Ülkü, bir gün Güneydoğu'da görülen bu faili meçhul cinayetler büyük şehirlerde de olabilir. Evlerinden alınıp kurşuna dizilenlerden biri de ben olabilirim."
Onun sezgilerine çok inanmakla birlikte karşı çıkması, dua etmesi lazımdı. Geceyarısı acı acı çalan telefon sesiyle irkildi, ahizeyi kulağına götürdü umutla. Konuşan yoktu ama arka fondan daktilo sesleri geliyordu. Ardından bir sessiz telefon daha...
Ertesi günü
Beş yıldır Yusuf Ekinci'nin avukat olan eşi Ülkü Ekinci ve kardeşi Tahsin Ekinci'yle birlikte hukuk mücadelesi veren ağabey Tarık Ziya Ekinci, "Bu alçakça cinayeti kim ya da kimler işledi?" diye soruyor.
"İpucu bulunmadı ya da bulunmak istenmedi. Çeşitli makamlara çok sayıda başvuruda bulunduk ama cevap veren olmadı. Devlet yetkilileri sanki olay Türkiye dışında geçmişçesine, tam bir sessizlik ve ilgisizlik içindeler. Oysa devletin varlık nedeni, bireyin ve toplumun güven içinde yaşamalarını sağlamaktır. Vatandaşların herhangi bir saldırı ya da cinayete uğraması halinde de, olayın faillerini yakalayarak adaletin önüne çıkarmak ve toplumun duyarlı olduğu adalet beklentisini tatmin etmektir."
Tarık Ziya Ekinci, kardeşinin hiç kimseyle bireysel, ailevi ya da mesleki ihtilafı olmadığını ve siyasi etkinlik içine girmediği için de Mumcu, İpekçi, Emeç gibi ideolojik terör örgütlerinden biri tarafından öldürülemeyeceğini söylüyor:
"Yusuf, Liceli, Kürt asıllı bir aydındı. Öldürüldüğü günlerde terörle mücadelenin odak yeri Lice ilçesi ve köyleriydi. Aynı dönemde Licelilere dönük, faili meçhul öldürme olayları da sıklaşmıştı. Sevgili kardeşimin gizemli katlinin bu döneme rastlaması ve oluş biçimine ilişkin nesnel veriler bu cinayetin, devletin içine yuvalanmış kimi gizli örgütlerin yargısız infaz eylemi olduğunu gösteriyor."
Cinayeti aydınlatmak için görevlendirilen güvenlik ekibi, özensiz bir soruşturmadan sonra çalışmaya son verdiği gibi, dava dosyası da küçük bir ilçe olan Gölbaşı Adliyesi'nde kaldı. Aile tüm delilleriyle Adalet Bakanlığı'na başvurdu ama bakanlıktan gelen yazı ilginçti:
"İlgili yazınız Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelenmiştir. Bu dosyanın Gölbaşı Adliyesi'nde kalması hukuka uygundur."
Cinayetin, yalnız özel harekat timlerinde bulunan Uzi marka silahla işlendiğini söyleyen Ekinci, kuşkularını sıralarken öfkeleniyor:
"TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nda başka bir cinayet araştırması sırasında Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin, Uzi marka silahların sadece kendilerinde olduğunu açıkladı. CHP'li Fikri Sağlar da, Ekinci cinayetinde kullanılan silahın Uzi marka olduğunu hatırlatınca, Şahin birden şaşırıp, kekeliyerek ikircikli bir yanıt verdi."
1994 yılının ilk altı ayında İstanbul,
Her yıl 24 Şubat'ta Yusuf Ekinci'nin anısına bilimsel bir sempozyum düzenlediklerini söyleyen Tarık Ekinci, sözlerini şöyle noktalıyor:
"Cinayet işlemekle görevli örgüt, bence, kardeşimi bir masum Kürt aydını olduğu için seçti. Amaç onun şahsında bir mesaj vermekti. Yani `öldürülmeniz için herhangi bir eyleme katılmanız gerekmez. En masum aydınlardan biri olan Yusuf Ekinci bile öldürüldükten sonra bir bir sıranızı beklemelisiniz' dediler. Ama biz bu tehditlerden korkmuyoruz, cinayetin faillerini bulana kadar mücadele edeceğiz."
Başarılı avukat
Yusuf Ekinci, 14 Ağustos 1942'de Diyarbakır'ın Lice ilçesinde doğdu. İlk ve
ortaokulu Lice'de, liseyi ise Diyarbakır'da bitirdi. 1967 yılında Ankara Hukuk
Fakültesi'nden mezun oldu.
Fakülteyi bitirdikten sonra stajını Diyarbakır'da yaptı. 12 Mart darbesinde gözaltına alınıp, tutuklandı. Duruşmalar sonunda aklanarak tekrar avukatlık mesleğine döndü. 80'li yıllara doğru Ankara'ya yerleşen Yusuf Ekinci, kendisi gibi avukat olan eşi Ülkü ile evliliklerinden iki erkek ve bir kız çocukları var.
Fakülteyi bitirdikten sonra stajını Diyarbakır'da yaptı. 12 Mart darbesinde gözaltına alınıp, tutuklandı. Duruşmalar sonunda aklanarak tekrar avukatlık mesleğine döndü. 80'li yıllara doğru Ankara'ya yerleşen Yusuf Ekinci, kendisi gibi avukat olan eşi Ülkü ile evliliklerinden iki erkek ve bir kız çocukları var.
Cinayetin sırrı
Uzi'de
Ercüment İŞLEYEN
ANKARA Barosu avukatlarından Yusuf Ekinci, 24 Şubat 1994 günü bürosundan
çıktıktan sonra evine giderken, kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldı
ve cesedi bir gün sonra Gölbaşı'nda kurşunlanmış olarak bulundu.
Ekinci'nin öldürülmesinin ardından başlayan soruşturmada hala bir ilerleme sağlanamadı. Oysa yanıt bekleyen sorular birbirini izliyor.
Ekinci, kaçırıldığı gün akşam saatlerinde evine telefon açıp saat 18.00 sıralarında çıkacağını söyledi. Onun bürosundan kaçta çıkıp nereye gideceğini eşinden başka kimse bilmiyordu.
Soru: Yusuf Ekinci'nin telefonları dinleniyor muydu?
Ekinci, trafiğin yoğun olduğu bir saatte, özel otomobili ile giderken durdurulup kaçırıldı. Kaçırıldığını gören kimse olmadı. Ekinci'nin kendisini götürenlere direnmediği sanılıyor.
Soru: Avukat Yusuf Ekinci'yi özel otomobiliyle kaçıranlar polis kimliği mi kullanıyordu, daha önceden tanıdığı kişiler miydi?
Kaçırma gecesi, Ekinci'nin bürosunun bulunduğu Kızılay ile evinin bulunduğu Oran semti arasındaki otoyolda görevli trafik ekiplerinin bilgisine başvrulmadı.
Soru: Yol üzerindeki polislerin bu konudaki tanıklığına neden başvurulmadı?
Kaçırıldığı gece evini arayan kimliği belirsiz bir kişi, hiç konuşmadan telefonu kapattı. Eşi bu sırada arkadan daktilo seslerinin geldiğini duydu. Soru: Eve gelen esrarengiz telefonla ilgili niçin araştırma yapılmadı?
Yusuf Ekinci'yi öldüren silahın daha çok özel operasyonlara katılan polis birimlerinin kullandığı Uzi olması dikkat çekiciydi. Cesetten çıkan özel harekat timlerinin kullandığı mavi çekirdekli özel mermiler de çete kuşkularını arttırdı.
Soru: Cinayet silahından yola çıkarak herhangi bir soruşturma niçin yapılmadı?
Ekinci'nin öldürülmesinin ardından başlayan soruşturmada hala bir ilerleme sağlanamadı. Oysa yanıt bekleyen sorular birbirini izliyor.
Ekinci, kaçırıldığı gün akşam saatlerinde evine telefon açıp saat 18.00 sıralarında çıkacağını söyledi. Onun bürosundan kaçta çıkıp nereye gideceğini eşinden başka kimse bilmiyordu.
Soru: Yusuf Ekinci'nin telefonları dinleniyor muydu?
Ekinci, trafiğin yoğun olduğu bir saatte, özel otomobili ile giderken durdurulup kaçırıldı. Kaçırıldığını gören kimse olmadı. Ekinci'nin kendisini götürenlere direnmediği sanılıyor.
Soru: Avukat Yusuf Ekinci'yi özel otomobiliyle kaçıranlar polis kimliği mi kullanıyordu, daha önceden tanıdığı kişiler miydi?
Kaçırma gecesi, Ekinci'nin bürosunun bulunduğu Kızılay ile evinin bulunduğu Oran semti arasındaki otoyolda görevli trafik ekiplerinin bilgisine başvrulmadı.
Soru: Yol üzerindeki polislerin bu konudaki tanıklığına neden başvurulmadı?
Kaçırıldığı gece evini arayan kimliği belirsiz bir kişi, hiç konuşmadan telefonu kapattı. Eşi bu sırada arkadan daktilo seslerinin geldiğini duydu. Soru: Eve gelen esrarengiz telefonla ilgili niçin araştırma yapılmadı?
Yusuf Ekinci'yi öldüren silahın daha çok özel operasyonlara katılan polis birimlerinin kullandığı Uzi olması dikkat çekiciydi. Cesetten çıkan özel harekat timlerinin kullandığı mavi çekirdekli özel mermiler de çete kuşkularını arttırdı.
Soru: Cinayet silahından yola çıkarak herhangi bir soruşturma niçin yapılmadı?
Ayhan Çarkın tutuklandı
Avukat Yusuf
Ekinci’nin eşi avukat Ülkü Ekinci ve oğlu avukat Sertaç Kamil Ekinci, cesedin
bulunmasının yıl dönümü olan 25 Şubat 2011’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
faili meçhul cinayetin işlendiği tarihte görev yapan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
(aa)