Monday, June 2, 2014

78 Yıl Önce 103 Kişi Katledildi

78 Yıl Önce 103 Kişi Katledildi

73 Yıl Önce 103 Kişi KatledildiBirinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen tarafından 103 kişinin yargısız infaz edildiği katliamın üzerinden 73 yıl geçti.
Diyarbakır'da 1936 yılında, “Dersim Katliamı”nın bastırılmasında da rol oynayan Birinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen tarafından 103 kişinin yargısız infaz edildiği katliam, üzerinden 73 yıl geçmesine rağmen aydınlatılamadı. Demokrat Parti Diyarbakır Milletvekili Mustafa Ekinci'nin 1952 yılında konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) taşımasına rağmen, katliamı gerçekleştirenler hakkında bir işlem yapılmadı.

Ünlü şair Ahmed Arif'in “33 Kurşun” şiirine konu olan, 20 Temmuz 1943'te Van Özalp'ta Orgeneral Mustafa Muğlalı tarafından öldürülen 33 kişinin katledilmesine benzer bir katliam da Diyarbakır'da yaşandı. Halk arasında “Pıra Reş katliamı” olarak bilinen olayda, 1936 yılının ilkbaharında yaşanan adli bir olaydan sonra gözaltına alınan 103 köylü sorgusuz-sualsiz infaz edildi.

Diyarbakır'da o tarihte iktidara yakın ve Şeyh Said isyanında devlet tarafında yer alan ailelerin başında gelen Pirinççizadeler'in şikayeti üzerine, çevrede "şakilik yaptıkları" iddiasıyla yüzlerce kişi, Birinci Umum Müfettişi General Abidin Özmen'in emriyle askerler tarafından gözaltına alındı. Gözaltılar Bismil, Çınar, Silvan ve Diyarbakır kent merkezi ile çevre köylerde yapıldı. Gözaltına alınanlar arasında 13 yaşında çocuklar, öğretmenler ve köylüler de vardı.

1936 ilkbaharının ilk aylarında gözaltına alınan bu kişiler, gruplar halinde "Mardin'e mahkemeye götürüleceksiniz" denilerek, Diyarbakır'a 16 kilometre mesafede bulunan Karaköprü civarında katledildi. Üçer-beşer kişilik gruplar halinde kurşuna dizilen köylüler, Kırmasırt köyü yakınlarına gömüldü.

Katliam ancak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) iktidarının devrilmesi sonucunda iktidara gelen Demokrat Parti döneminde TBMM'ye taşınabildi. Dönemin Diyarbakır milletvekili Mustafa Ekinci, konunun araştırılması ve katliam emrini verenlerin yargılanması için TBMM'ye 8 maddelik soru önergesi sundu. 26 Aralık 1952 tarihinde TBMM'nin 22. oturumunda söz alan milletvekili Ekinci, Adalet ve İçişleri bakanlarının yanıtlaması istemiyle şu soruları sordu:

“Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na, Devrisabıkta Şark vilayetlerinde yaşayan insanları kapkara göstermek arzu ve gayesiyle takip edilen kötü ve sakim siyaset icabı olarak zamanın Umumi Müfettişi Abidin Özmen'in 1936 senesinde öldürttüğü vatandaşlar için Hükümetin ne düşündüğünü öğrenmek isterim.

1- 1950 Haziran ayında haklarında takibat yapılması için Adalet Bakanlığı'na takdim ettiğim yazı ne neticeye bağlandı?

2- Bir seneden beri tahkikat yapılmasına ve yüzlerce şahidin ifade vermesine rağmen henüz fiili bir hareket neden yoktur?

3- Adalet Bakanına takdim ettiğim yazıda ayrı ayrı yerlerde öldürülen vatandaşlar için sanık diye kimse tevkif edilmiş midir?

4- Öldürüldüğü iddia edilen vatandaşlar hakkında bir suç isnadı mevcut mudur? Varsa nelerdir?

5- Muhtelip yerlerde her gün sürü halinde öldürülmüş olan vatandaşlar için zamanın iktidarının mesuliyet payı yok mudur?

6- Bu facia tabloları neşren dahi zamanın Hükümetinin nazarında serilmiş olmasına rağmen lâkayı kalmaları suç teşkil etmez mi?

7- Hakkında tahkikat yapılmakta olan Abidin Özmen'in ve refiki cürümlerinin harice kaçmamaları için bir tertibat alınmış mıdır?

8- Zamanın facialar kahramanları ayakta, zinde dururken, maktüllerin akraba ve taalûkatı arasında bilhassa muhitlerinde samimi bir emniyet ve huzurun teessüsüne imkan görüyor musunuz?”

Mustafa Ekinci'nun bu sözlü sorularına Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağ şu yanıtı verdi:

"1936 yılında Diyarbakır'da Karaköprü mevkiinde  vukugelen katilgasıp suçlarının faillerini meydana çıkarmak için yapılan harekat sırasında bazı vatandaşların kanunsuz olarak öldürülmüş olduklarına dair Diyarbakır Milletvekili Sayın Mustafa Ekinci tarafından daha evvel TBMM Başkanlığı'na verilen sözlü soruda ve bilahare Bakanlığımıza tevdi edilen ihbar mektubu üzerine hadiseye el konularak keyfiyetin bizzat tahkiki Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına yazılmış ve savcı tarafından yapılan tahkikatta, hadiseyi müteakip Diyarbakır'a gelen o zamanki İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın beraberinde bulunan Birinci Ordu Müfettişi Orgeneral Kazım Orbay, Birinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen, Diyarbakır ve Mardin valileriyle 7. Kolordu Komutanı'nın iştirakiyle bir toplantı yaparak Diyarbakır, Mardin ve Urfa mıntıkalarında askeri harekat icrasına emir verdiği ve harekatın adı geçen Bakanın direktifi dairesinde icra edildiği ve bu itibarla hadisede eski İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın da ilgisi bulunduğu anlaşılarak, Bakanın ve ona tebaan diğer sorumluların, durumlarının Anayasa hükümlerine göre tetkiki gerekeceği sonucuna varılmıştır."

Bakan Çiçekdağ, olayın idari vazifeleriyle ilgili bulunması bakımından Umumi Müfettiş Abidin Özmen'le Diyarbakır ve Mardin valileri, jandarma komutanları haklarında soruşturmayı yürütmek üzere, Mülkiye Müfettişi Nurettin Arslan'ın görevlendirildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Bu müfettiş tarafından da eski İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın hadise ile ilgili bulunması ve diğer sorumluların durumlarının ona tebaan tayini icap etmesi sebebiyle Anayasa hükümlerine göre tahkikat açılıp açılmayacağının tayin ve takdiri TBMM'ye ait bulunduğu sonucuna varılarak keyfiyet Başbakanlığa arzedilmiştir. Başbakanlıkça da gerek adli ve gerek idari bakımlardan yapılmış olan bu tahkikatın taalluk ettiği dosyalar tetkik edilmek ve eski Bakan Şükrü Kaya hakkında Meclis soruşturması gerekip gerekmediği taktir buyurulmak üzere Büyük Millet Meclisi Başkanılğı'na sunulmuştur. Mâruzatım bundan ibarettir."

Bakan Çiçekdağ'ın soru önergesine verdiği cevabın ardından söz alarak kürsüye çıkan Diyarbakır milletvekili Ekinci, davanın aynı zamanda tarihin ve gelecek nesillerin davası olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Biz 1926-1937 seneleri arasında işlenen büyük cinayetlerden bahsetmek istemiyoruz.Biz kan ayaklı çocukların, 85'lik ihtiyarların feci bir şekilde sürülmeleri üzerinde de durmayacağız. Çünkü bunlar müruruzamana uğramış, bazıları Anayasa ruhuna mugayir çıkarılan kanunlara istinat ettirilmiştir. Arkadaşlar, bir devir tasavvur buyurunuz ki, Anayasanın ayakta durmasına, mahkemelerin ulus adına hüküm vermesine ve adaletin teminat altında bulunduğu iddia edilmesine rağmen bir genel müfettiş aldığı bir emir üzerine istediği kimseleri jandarmalara teslim edip öldürtebiliyor. Bizden sonra gelecek nesil, böyle cinayetler karşısında sabrımızı ve müsamahamızı müşahede edince nasıl hüküm verir...

Arkadaşlar Doğu illeri halkı uzun seneler huzurdan ve emniyetten uzak olarak felaket girdabında hep gözyaşı dökmüştür. Eğer biz milletin serbest iradesiyle seçtiği sıfatiyle bu acıların hesabını sormazsak milletin bizden değil, yalnız adaleti ilahiyenin tecellisinden başka ümidi kalmaz.

Devri sabıkta işlenen faciaların zaman aşımına uğramıyan kısımları vardır ki, bunların ispatı mümkündür. Kuvvetli delil ve canlı şahitleri olduğu halde ortada hiç mesuliyet ve mahkumiyet kararı maalesef henüz verilmemiştir.

Milli Şef (İsmet İnönü)'e bir gün zamanın cinayetler kahramanı Özmen Efendi hakkında tahkikat açılmasını bizzat söylemiştim. Ufak bir iş olarak, bir tahkikat açılacağını beklerken, Özmen'in teşrii masuniyetin himayesi altına sokmak için Bursa vilayetinden Halk Partisi milletvekili namzedi olarak gösterildiğini gördük.

Arkadaşlar, muhakkaktır ki, bu hadisede mesul yalnız Abidin Özmen değildir. O, yalnız bir mesuliyet zincirinin Diyarbakır'daki icra ve infaz halkasını teşkil eder.

Ortada mukni delillerin mevcut olmasına rağmen, müteaddit vatandaşların kanını dökmeye sebep olan kimselerin hala kollarını sallıya sallıya dolaşmalar muhitte derin bir tesir bırakmaktadır.
Bu itibarla herkes meselelerin ehemmiyeti dolayısıyle faillerin sorumluluklarını görmek temennisindedirler. Gestapo ruhu ile hareket eden bir idarenin müstebidane ve vahşiyane hareketleri kendilerinin kesesine kar kalmamalıdır ve kalmayacaktır."

Milletvekili Ekinci, öldürülen bazı kişiler hakkında da kısa bilgiler vererek, şunları söyledi:

"Şimdi arkadaşlar bazı misaller vereceğim. 1937 senesinde Diyarbakır merkezine 10 kilometre mesafede Karabaş, Darafli ve Aymşa köylerinin arasında gündüz, Silvan kazasının iyi bir ailesinin oğlu Ziya Bey ve arkadaşları Mehmet ali ve Süleyman isminde üç kişi hiç günahları olmadığı halde öldürülmüştür. Merkez vilayete 8 kilometre mesafede fabrika civarında Silvanlı Hasiroğlu Abdurahman ve Çınar'ın tanınmış ailelerinden Sıddık isminde iki kişi yine zamanın cinayetler kahramanı Umumi Müfettiş Özmen tarafından öldürülüyor.

Bismil'in Of köyünde sofi Salihe Zine isminde namusu ile tanınmış iki vatandaş Özmen tarafından öldürülüyor. Bu vatandaş bir ay evvel askerliğini yaparak dönmüş, bir haftalık yeni evlidir.

Mardin hududunda 103 vatandaş ayrı ayrı olarak öldürülmüştür. Eğer mazinin derinliğine doğru gidecek olursak kanun, hukuk, anayasa diye haykıran sabık idarenin mezalimini engizisyon mezaliminden daha ağır, daha şedit olarak canlı misallerle ortaya koymuş olurum. Bu saydıkların Diyarbakır'a ait hadiselerin bir kısmıdır. Hadise Mardin'de de aynıdır, Urfa'da da aynı şekilde cereyan etmiştir. Van'da, Bitlis'te, Siirt'te ve nihayet 'Müfettiş-i Umumilik' mıntıkasının her yerinde aynıdır.

Milletvekilleri, arkadaşlar, yalnız bir mıntıkanın vekilleri değilsiniz. Yurdun her yeri için kalbiniz aynı hassasiyetle çarpar. Bu kanunen böyle olmakla beraber ruhen de böyle olduğu şüphe edilemez. Mesele zamanın Başbakanı, İçişleri Bakanı ve Abidin Özmen önde olarak mesuldürler. Anayasa'nın 170. maddesine göre bunların divanı âliye tevdii Yüksek Meclisin kararına bağlıdır."

Kaynak: http://www.haberdiyarbakir.com/73-yil-once-103-kisi-katledildi-24120h/#ixzz33TKvevsp