YILDIRIM TÜRKER
Türkiye / 12/08/2012
Türkiye / 12/08/2012
Erdoğan'ın
Kuvayı Milliyeci olarak portresi insanı güldürüyor hiç değilse. İnsanın
Ruhi Su'nun sesiyle gürül gürül okuyası geliyor.
Pazar günü eğlencesi olarak bu iki fotograf arasındaki 7 benzemezi bulma oyunuyla karşınızdayım. İktidarın bu iki sureti arasında herhangi bir benzemezlik vehmettiğimden değil. İlk sureti ikinci surete dönüştürene dikkat çekmek için.
Recep Tayyip Erdoğan’ın yazlık yüzü, ilk fotoğraftaki. Guardian da beyefendinin tıknefes demokrasi hamlesininin akamete uğradığını anlatan yorumuna bu sureti uygun bulmuş. Gerçekten de hiçbir insanın ürpermeden, kendini tehdit altında hissetmeden bakabileceği bir suret değil.
Öfke ve nefretten takallus etmiş bir surat.
Tarihe, diktatörlük heveslisi liderlerin işte bu suretleri kalır. Kimi fotoğraflar bir dönemi ciltlerce kitaptan daha açık ve dolaysız anlatır çünkü.
Bu fotoğraftaki Erdoğan, ölümcül düşmanları tarafından köşeye sıkıştırılmış bir adam olarak portresini yansıtıyor. Kendi çevresi dışında bütün dünyayı düşman ilan etmiş bir adamın. Eline geçirmiş olduğu iktidarı katletmek, imha etmek, yok etmek, kirletmek üzere kullanan bir adamın.
Ben bir yakını olsam, bu fotoğrafı gördüğümde üzülür, ziyadesiyle kaygılanırdım.
Alevilere Alevilik, gazetecilere gazetecilik, sanatçılara sanat, mimarlara mimari öğretmekten çekinmeyen bu bahtsız adamın serüveninin sonuna yaklaştığını anlatıyor, bu ifade.
İkinci fotoğraftaki suretinde neredeyse patlamalı bir mutluluk okunuyor. Sanki 23 Nisan çocuğu.
Meğer o da bütün Türk çocukları gibi büyüyünce Atatürk olmak istermiş de kalpağı bol gelirmiş.
Bu arada küçük bir notla bitirelim. Bu fotoğrafla ilgili fikirleri sorulan, iftar yemeğinde getirip kalpağı beyefendinin kafasına oturtan Muharip Gaziler Derneği Başkanı Şükrü Tandoğan hassas bir cevap vermiş: “Kalpak yönetmelik gereği kıyafetimizin parçasıdır... Yaptığımız bilinçli bir şeydi. Kalpak Kuvayı Milliye’yi ifade eden Kurtuluş Savaşı’nın simgesi. Kemalizmi simgeliyor diye bir şey yok.”
Erdoğan’ın Kuvayı Milliyeci olarak portresi insanı güldürüyor hiç değilse. İnsanın Ruhi Su’nun sesiyle gürül gürül okuyası geliyor:
“Yürüdü uçurumun başına kadar,/
eğildi, durdu./
Bıraksalar/
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak/
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/
Kocatepe’den Afyon ovası’na atlıyacaktı.”