Dersim Mağdurları Platformu “Kara Gün” diye andıkları
katliama yol açan kanunun yürürlüğe girdiği 4 Mayıs tarihinde yaptıkları
açıklamada Dersim’in insan hakları temelinde ele alınması gerektiğini
vurguladı.
Dersim Mağdurları Platformu, 4 Mayıs 1935'te çıkarılan ve Dersim
Katliamına yol açan "Tunceli vilayeti idaresi hakkında 2884 sayılı
kanun"un yürürlüğe girişinin 78. Yılı için açıklama yaptı.
Açıklamada 1937-38 yıllarında gerçekleşen katliamda on binlerce sivilin katledildiğini, on binlercesinin de ailelerinden koparılarak Anadolu'nun değişik yerlerine sürgün edildiği, inanç ve geleneklerin yasaklandığı belirtildi.
“Bu yaşananlardan dolayı biz Dersim Halkı olarak 4 Mayıs'ları Dersim Katliamı’nı anma adına ‘Kara gün’ olarak anmaktayız.”
Platform, Başbakanın 21 Kasım 2011'deki katliama ilişkin sözlerine rağmen henüz ciddi bir adım atılmadığı belirtildiği açıklamada Dersim konusunun insan hakları temelinde ele alınması gerektiği vurgulandı.
"Dersim konusu bir insanlık davasıdır. İnsan hakları temelinde ele alınmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Dersim davası dedelerimizden bize mirastır. Biz bu sorunun çözümünü bizlerden sonra doğacak çocuklarımıza ve de torunlarımıza bırakmak istemiyoruz.
"Asimile etme ve görmezden gelme politikalarının kurbanı olan büyüklerimiz hakkında yaratılan itibarsızlaştırma ve olumsuz söylemler sorunun çözümüne ve demokratik birliğimize zarar vermektedir. En doğru yolun; entrikasız, içten ve samimi diyalog ile toplumsal yüzleşmenin sağlanması olduğuna inanıyoruz."
"İnsanlık geleneği içerisinde:
* Zorla alıkonulan kayıp kızlarımız hakkında devletin elinde bulunan bilgi, doküman ve arşivler açılmalı ve istedikleri takdirde aileleriyle bağları yeniden kurulmalı.
* 1926-1937 ve 1938 yıllarında Elazığ'da idam edilen toplum önderlerimizin mezar yerleri ile birlikte tüm katliam yerleri açıklanmalı, kalan mevcut kemikler üzerinde DNA analizleri yapılarak ailelerine teslim edilmeli.
Demokrasi geleneği içerisinde de:
* Saygın kişi ve kurum personellerinden oluşan Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı.
* Meclis, Genelkurmay, MİT ve Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki (MEB) tüm arşivler açılmalı ve sözlü tarih anlatımlarıyla birleştirilerek incelenmeli.
* TBMM, "Tunceli Kanunu"yla Dersim'e yaşattığı mağduriyeti, yeni bir "Dersim Kanunu" ile düzeltmeli ve devletin bu topluluğa verdiği önemin ciddiyetine yakışır bir tarzla Dersim'den özür dilemeli.
* Toplu katliam yerlerine anıtlar yapılmalı. Dersim'de bir insanlık müzesi kurulmalı.
* Dersimlinin maddi ve manevi mağduriyeti giderilmeli, yaşanan Dersim dramı, lise ve yüksekokullarda ders kitaplarına konulmalı.
* Ayrıca, şu an hızla yapılmakta olan kale-karakollar, barajlar, orman tahribatı ile siyanürlü altın arama ve Hidro Elektrik Santralleri (HES) faaliyetlerinin mağduriyetimizin devam ettirilmesi, hatta geleceğimizin yok edilmesi anlamına geldiğine inanıyoruz. Bu faaliyetlere ivedilikle son verilmeli.
* Uygulanan asimilasyon neticesinde kültürümüz ve lisanımız yok olma aşamasına geldi. UNESCO'nun yok olacak diller listesine aldığı (Kırmançi-Zazaki) lisanımızın yaşaması için gerekli tüm tedbirler alınmalı. İnancımıza, dilimize, kültür ve kimliğimize hukuksal güvence sağlanmalı. (BK)
Açıklamada 1937-38 yıllarında gerçekleşen katliamda on binlerce sivilin katledildiğini, on binlercesinin de ailelerinden koparılarak Anadolu'nun değişik yerlerine sürgün edildiği, inanç ve geleneklerin yasaklandığı belirtildi.
“Bu yaşananlardan dolayı biz Dersim Halkı olarak 4 Mayıs'ları Dersim Katliamı’nı anma adına ‘Kara gün’ olarak anmaktayız.”
Platform, Başbakanın 21 Kasım 2011'deki katliama ilişkin sözlerine rağmen henüz ciddi bir adım atılmadığı belirtildiği açıklamada Dersim konusunun insan hakları temelinde ele alınması gerektiği vurgulandı.
"Dersim konusu bir insanlık davasıdır. İnsan hakları temelinde ele alınmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Dersim davası dedelerimizden bize mirastır. Biz bu sorunun çözümünü bizlerden sonra doğacak çocuklarımıza ve de torunlarımıza bırakmak istemiyoruz.
"Asimile etme ve görmezden gelme politikalarının kurbanı olan büyüklerimiz hakkında yaratılan itibarsızlaştırma ve olumsuz söylemler sorunun çözümüne ve demokratik birliğimize zarar vermektedir. En doğru yolun; entrikasız, içten ve samimi diyalog ile toplumsal yüzleşmenin sağlanması olduğuna inanıyoruz."
"Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı"
Bu amaçla yapılması gerekenler ise şu şekilde sıralandı:"İnsanlık geleneği içerisinde:
* Zorla alıkonulan kayıp kızlarımız hakkında devletin elinde bulunan bilgi, doküman ve arşivler açılmalı ve istedikleri takdirde aileleriyle bağları yeniden kurulmalı.
* 1926-1937 ve 1938 yıllarında Elazığ'da idam edilen toplum önderlerimizin mezar yerleri ile birlikte tüm katliam yerleri açıklanmalı, kalan mevcut kemikler üzerinde DNA analizleri yapılarak ailelerine teslim edilmeli.
Demokrasi geleneği içerisinde de:
* Saygın kişi ve kurum personellerinden oluşan Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı.
* Meclis, Genelkurmay, MİT ve Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki (MEB) tüm arşivler açılmalı ve sözlü tarih anlatımlarıyla birleştirilerek incelenmeli.
* TBMM, "Tunceli Kanunu"yla Dersim'e yaşattığı mağduriyeti, yeni bir "Dersim Kanunu" ile düzeltmeli ve devletin bu topluluğa verdiği önemin ciddiyetine yakışır bir tarzla Dersim'den özür dilemeli.
* Toplu katliam yerlerine anıtlar yapılmalı. Dersim'de bir insanlık müzesi kurulmalı.
* Dersimlinin maddi ve manevi mağduriyeti giderilmeli, yaşanan Dersim dramı, lise ve yüksekokullarda ders kitaplarına konulmalı.
* Ayrıca, şu an hızla yapılmakta olan kale-karakollar, barajlar, orman tahribatı ile siyanürlü altın arama ve Hidro Elektrik Santralleri (HES) faaliyetlerinin mağduriyetimizin devam ettirilmesi, hatta geleceğimizin yok edilmesi anlamına geldiğine inanıyoruz. Bu faaliyetlere ivedilikle son verilmeli.
* Uygulanan asimilasyon neticesinde kültürümüz ve lisanımız yok olma aşamasına geldi. UNESCO'nun yok olacak diller listesine aldığı (Kırmançi-Zazaki) lisanımızın yaşaması için gerekli tüm tedbirler alınmalı. İnancımıza, dilimize, kültür ve kimliğimize hukuksal güvence sağlanmalı. (BK)