Duvar yazıları genellikle edebi bir tür olarak kabul görmez ama edebiyat sokağın, duvarların seslerine yabancı kalmaz hiçbir zaman. Duvar yazıları bazen yaratıcı içerikleriyle, bazen Cortazar’ın Graffiti öyküsünde olduğu gibi hikâyeleriyle, bazen de Bilge Karasu’nun Gece romanındaki gibi duvarlara, kapılara, direklere, yollara “Gece Gelecek” diye yazan gecenin işçileri olarak girer. Graffiti, Latince graphium’dan İtalyancaya graffito diye geçen sözcüğün çoğulu. “Çizerek, oyarak, kazıyarak çızıktırılmış şeyler” anlamına geliyor. Hulki Aktunç, Erotologya’da graffiti için “toplumda ‘biriken’ kimi görüşlerin, algılama biçimlerinin doğrudan yansıtıldığı, anonim bir ‘yaratı’lar toplamı,” diyor. “Bir yönüyle erotografomani, bir yönüyle günah çıkarma ve itirafçılık, bir özelliğiyle de dertleşme, paylaşma… Kimilerinde tepki uyandıran bu çızıktırmalar, konuyu inceleyip irdeleyen bilim insanlarına çok şey anlatır. Neler var acaba bu yazıların çizilerin altında? Kolektif bilincin, algılayışın çoğullaşmasının, bilinçaltının, bilinçüstünün, bilinçdışının nice ve nite yansımaları var?” Yine Hulki Aktunç’un ifadesiyle duvar, bir mecra, bir ‘medium’dur, bir iletişim ortamıdır. “Duvar, kendisine bir şey çızıktırıldığı andan itibaren bir aynadır artık.” Gezi Parkı eylemlerinde de öne çıkan ögelerden biri hem gerçek duvarlarda hem de sosyal medya duvarlarına yansıyan yaratıcı paylaşımlar oldu. Gezi Parkı direnişine duvarın aynasında bakmak isteyenler için küçük bir seçki.
© 2013 NOTOSOLOJİ