2 Temmuz arifesinde umut tazelemek
-
Bu ülkenin otuzu aşkın güzel, aydın insanını bir katliamda yitireli 20
yıl oldu. Bir yanda Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Metin Altıok, Hasret
Gültekin gibi verimli sanat adamları, öbür yanda daha gençliklerini bile
yaşayamamış gencecik fidanlar. Gövdesi, ruhu sakatlanarak o cehennemden
çıkan arkadaşlarımızın durumu ayrı. Ülkemiz gibi her katliam
denemesinin gelecek kuşakları sindirmek için denendiği coğrafyalar kimi
zaman izleyenleri şaşırtır. Darbeler, katliamlar şiddet ne sözü, ne sazı
ne halayı ne semahı ne incelemeyi azalttı. Ne de insanların gür
aydınlık bakışını köreltebildi.
Bir “Aydınlık insanları yok etme denemesi yine yenildi” diyebiliriz/demeliyiz.
Bu coğrafya, belki bin yılların katliamlarını yaşamaktan her gününü bir
müjdeye çevirmeyi başarıyor. Bir grup genç insan bir düş kuruyor. (Düş
kurmak/görmek bir gençlik kanıtıdır): “Bizim bir evimiz var. Bir
bahçenin kenarında sıcacık gülümseyen şirin bir ev. Bahçe çeşit çeşit
meyve ağaçları ile süslenmiş, her türlü sebze yetişiyor. Bu evin
sakinleri anne baba ayrı, öz kardeşler. Hiç bir kan bağları yok
anlayacağınız. Onların akrabalıkları birbirlerine duydukları sevgiden
geliyor yalnızca; birbirlerine gösterdikleri ilgi, yakınlık ve benzer
kaderleri…”
Bu evin yazgıları birbirine benzer yaşayanları: yardıma muhtaç
yaşlılar, korunmaya muhtaç kadınlar ve kimsesiz engelliler. Kimisinin
oğulları ya da kızı cezaevinde, kimisini eşi terk etmiş. Birbirlerine
destek olarak yemek, reçel, konserve yapıyor, bahçeyle uğraşıyor,
hayvanlara bakıyorlar. “Bizim Ev bir bayram yeri gibi, cıvıl cıvıl.
Çeşitli ülkelerden gönüllü gençler geliyor Bizim Ev’in toprağında
çalışmak için.”
Aziz Nesin’in Çocuk Cenneti’ni hatırladınız değil mi? Bu proje de ona
benziyor. Ama söz konusu olan çocuklar değil. Şu anda bu düşü kuranların
mektubunu yeniden okuyorum. Yanlarında bir tek adam varmış: “Bu adam
Eski Milletvekili Mahmut Alınak… Bize destek olmak için, birkaç yıl önce
bıraktığı avukatlığa tekrar döndü. Avukatlıktan kazanacağı parayı tek
kuruşuna dokunmadan Bizim Ev Projesi’ne verecek. Biz de bu parayı Bizim
Ev projesi gerçekleşinceye kadar şimdilik cezaevlerindeki yoksul
tutukluların ailelerine, ihtiyaçlı engellilere ve yaşlılara
yollayacağız. Anlayacağınız Mahmut Alınak bundan böyle Bizim Ev için
çalışacak. Hayal bu ya, biz önce İstanbul’da, sonra da başka kentlerde
birer yeryüzü cenneti yaratmak istiyoruz. Başarabilirsek yardıma muhtaç
yaşlılar, korunmaya muhtaç kadınlar ve kimsesiz engelliler Bizim Ev’in
birer ferdi olacaklar. Bu en büyük idealimiz.”
Mektubun bundan sonrası Nâzım Hikmet’in “Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok” dizesini andırıyor: “ Sizden istediğimiz
sadece moral destek. Saygılarımızla.”
Ben nedense Bizim Ev projesini hep 2 Temmuzla birleştiriyorum. Düş bu
ya Sıvas’ta yakılan arkadaşlarımızın aileleri birer tuğla eklerler bizim
eve. Bir Asım Bezirci kitaplığı ya da verandası, Metin Altıok
kameriyesi, akşam çayında bir araya gelenler...
Bu düşü tam öğrenmek isteyenlere e-mail adresi: bizimev100@gmail.com.
Bu 2 Temmuza umutla girelim. Çünkü umudun dayanağı, kaynağı bu halkta, bu gençlikte.