Saturday, February 6, 2016

Mikhail Alexandrovich Bakunin

Doğum:  18 Mayıs  1814 Pryamukhino, Rusya – Ölüm:  13 Haziran  1876 Bern, İsviçre.

Anarşist hareket eylemleriyle, düşünceleriyle ve yazılarıyla ünlü olan birçok kadın ve erkek ortaya çıkarmıştır. Ancak belki de bu insanlar arasında en tanınmış olanı Rus anarşisti Mikhail Bakunin’dir.
Anarşistlerin tanrıvari liderleri ya da her şeyi bilen peygamberleri yoktur. Hiç kimse her zaman haklı değildir ve eleştiriden azade olamaz. Hata yapmayan bir kişi ya insan değildir ya da hiçbir şey yapmamaktadır. Eleştiriye kapalı bir kahraman fetişi tuzağına düşmeksizin başka insanların eylem ve düşüncelerinden ilham almak da mümkündür. 
Özgürlüğe Giden İlk Adımlar
1814’de Çarlık Rusya’sında doğan Bakunin, hızlıca adaletsizliğe karşı yakıcı bir nefret geliştirdi. 21 yaşında, üniformalı geçen birkaç yıldan sonra, ordudan istifa etti ve demokratik çevrelere karışmaya başladı. Dokuz sene sonra Paris’te Proudhon ve Marx gibi radikallerle tanıştı. Bu dönemde özgürlüğün ancak tabi uluslarda (subject nations) gerçekleştirilecek devrimlerle bağlantılı olan genel bir kalkışma yoluyla ulaşılacağına dair bir kuram geliştirdi.
Bakunin’in tutkulu demokrasi mücadelesi ve kolonyalizm karşıtlığı onu birçok Avrupa monarşisinin gözünde “bir numaralı halk düşmanı” haline getirdi. 1848’te Polonya’nın bağımsızlığını destekleyen bir konuşma yaptığı için Fransa’dan kovuldu. Bakunin’in özgürlük ile eşitlik tutkusu ve adaletsizlik ile ayrıcalıklara karşı duruşu ona çağının radikal hareketleri arasında olağanüstü bir şöhret kazandırdı.
Bir sene sonra Mayıs İsyanı’nda önderlik rolü üstleneceği Dresden’e gitti. Bu olay onun yakalanmasına ve ölüm cezasına çaptırılmasına sebep oldu. Avusturya monarşisi de Bakunin’i almak istiyordu ve böylece Bakunin Avusturya’ya iade edilerek tekrar ölüm cezasına çarptırıldı. Ancak cellat, Bakunin’in boynuna ipi geçirmeden önce Rusya, mahkûmun kendilerine iadesini istedi ve Bakunin takip eden altı yılı mahkeme yapılmaksızın Peter ve Paul Kalesi’nde[2] geçirdi. Hapishaneden çıkışını Sibirya sürgünü takip etti.
Sibirya’dan Kaçış
Bakunin 1861’de dramatik bir kaçış yaparak Japonya, Panama Kanalı ve San Fransico üzerinden Avrupa’ya geri döndü! Takip eden yıllarda kendini Polonya bağımsızlık mücadelesine adadı. Daha sonra kendi düşüncelerini yeniden ele almaya başladı. Ulusal bağımsızlık, çalışan halkın özgürlüğünü mümkün kılabilir miydi? Bu soru onu ulusalcılıktan uzaklaştırarak anarşizme yönlendirdi.
1868’de birçok Avrupa ülkesinde birimi olan radikal sendika örgütleri federasyonu, Uluslarası İşçi Birliği’ne (1. Enternasyonal olarak da bilinen) katıldı. Bakunin’in düşünceleri çok hızlı bir şekilde yayıldı ve böylece anarşizmin ünlü bir temsilcisi haline geldi. Bakunin, Marx’ın ekonomik kuramı ile büyük ölçüde uzlaşsa da, onun otoriter politikasını reddetmiş ve böylece Enternasyonal içindeki ana bölünme de Marksistler ve Anarşistler arasında yaşanmıştır.
Marx, sosyalizmin devleti ele geçirerek gerçekleştirilebileceğini düşünürken, Bakunin devletin sönümlenmesini ve özgür işçilerden oluşan özgür federasyonlar temelindeki yeni bir toplumu hedeflemiştir. Bu düşünce kısa zamanda Enternasyonal’in İtalya ve İspanya’daki politikası haline gelmiş, İsviçre, Belçika ve Fransa’da popülerlik kazanmıştır. Ne var ki anarşist düşünceyi yenilgiye uğratmayı başaramadıktan sonra Marx ve onun takipçileri Bakunin’e karşı bir karalama kampanyası başlatarak ona iftiralar attılar. 
Bir Hareket Doğuyor
Bakunin’e karşı getirilen ithamları incelemek üzere bir komite kuruldu ve bu komite oy çokluğuyla Bakunin’i suçlu bularak ihracına karar verdi. Buna karşılık Enternasyonel’in İsviçre birimi ithamların yanlış olduğunu kanıtlayan yeni bir kongre çağrısında bulundu. Bir başka uluslararası konferans da Bakunin’in haklı olduğuna karar vererek, bir azınlık tarafından koyulan her türlü kuralı reddeden anarşist pozisyonu benimsedi.
Yenik düşen Marx ve takipçileri Enternasyonal’in genel konseyini New York’a taşıdılar. Burada Enternasyonal kendisine yönelen tüm ilgiyi kaybetti. Bakunin’in yaşamının son on yılında geliştirdiği düşünceler modern anarşist hareketin temelini oluşturdu. Yaşamı mücadeleyle geçen Bakunin, 1 Temmuz 1876’da İsviçre’de öldü.
Bakunin büyük bir miras bıraktı. Ancak birçok manifesto, makale ve kitap yazmasına karşın asla tek bir bütünlüklü eseri nihayete erdiremedi. Öncelikli olarak bir aktivist olduğu için kelimenin tam anlamıyla yazdığı cümlenin ortasında durarak mücadelelerde, grevlerde ve isyanlarda yer aldı. Bakunin’den sonraki kuşaklara kalan bir fragmanlar koleksiyonu oldu. Bütünlüklü bir eser ortaya koyamamış olsa da Bakunin’in kendi zamanı ile olduğu kadar bugün ile de ilintili olan yazıları yüksek bir kavrayış gücüyle doludur.
Diktatörlük Tehlikesi
Düşüncelerin ve entelektüellerin devrimde, halkın eğitimi ve onların ihtiyaç ile arzularını dile getirme bakımından önemli bir rol oynadığı anlayışını kabul etmekle beraber Bakunin, bir tehlikeye de işaret etmiştir. Entelektüelleri, iktidarı ele geçirme ve proletarya diktatörlüğünü kurma denemelerine karşı uyarmıştır. Ona göre, ne kadar iyi anlamda kullanılırsa kullanılsın küçük bir insan gurubunun çoğunluğun faydası adına hükümet darbesini gerçekleştirmesi ortak duyuya aykırı bir hurafedir. Rus Devrimi’nden çok uzun süre önce Bakunin yeni entelektüeller sınıfının ve yarı-entelektüellerin toprak ağaları ve patronların yerine geçmeyi hedefleyerek halkın özgürlüğünü ilga edebileceği uyarısında bulunmuştu.
1873’te çok isabetli bir şekilde Marksist partinin proletarya diktatörlüğü altında parti liderlerinin hükümetin dizginlerini güçlü ellerde toplayacaklarını ve kitleleri yeni ayrıcalıklı bilimsel ve siyasal bir sınıf kurmak isteyen devlet mühendislerinin emirleri altındaki iki büyük orduya -sanayi ve tarım orduları- ayıracaklarını öngörmüştü.
Bakunin’e göre hükümet, azınlığın yönetim aracıdır. Siyasal iktidar, otoritenin birkaç elde toplanması olduğu sürece Bakunin onun lağvedilmek zorunda olduğunu ilan eder. Onun yerine halk ile iktidar konumları arasındaki ilişkiyi kitlelerin kendi elleriyle, kendi federasyonları ve gönüllü örgütleri yoluyla değiştirecekleri sosyal bir devrim geçmelidir.
“Siyasal iktidar olarak adlandırılan her şeyi ilkesel ve pratik düzlemde tamamen lağvetmek zorunludur. Zira siyasal iktidar varolduğu sürece yöneten ve yönetilen, efendiler ve köleler, sömürenler ve sömürülenler her zaman olacaktır.”[3]
Bakunin’in haklı olmadığını şimdi kim söyleyebilir?
 [1] Bu yazı ilk olarak Workers Solidarity Movement dergisinin 1996 Bahar tarihli 47. sayısında yayınlanmıştır. Yazının online versiyonu şu linkten okunabilir: http://www.spunk.org/library/groups/wsm/sp001362.txt
[2] Bu kalenin öncelikle İsveç ordusunun saldırılarından korunmak için inşa edildiği, daha sonra ise Dostoyevski, Troçki ve Gorki gibi ünlü isimlerin de kaldığı bir hapishaneye dönüştürüldüğü söylenmektedir. (ç.n.)
[3] Bakunin’den alıntılanan bu ünlü paragraf Fransızca yayınlanan Toplu Eserler’in ikinci cildinde geçmektedir. Bknz. Oevres, II, (ed. James Guillaume), Paris P.V. Stock, 1907. s.39 (ç.n.)