Friday, April 19, 2013

Süryanilerin Akitu Bayramı kutlu olsun


Zeynep TOZDUMAN

Dünyanın en eski bayramı olan (7000 yıllık) Akitu Bayramı, Asur ve Babillerden bu yana Süryani halkı tarafından, cumhuriyete kadar kutlanmaktaydı. 1915’ten sonra yaşanan kırımlardan ve cumhuriyetle birlikte yaşatılan baskılardan, yasaklardan ötürü neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir bayramdır, Akitu Bayramı. Oysa ki bayram sevinciyle en güzel, en renkli elbiselerini kuşanırdı bir zamanlar Mezopotamya. Dalga dalga mavi-beyaz-kırmızı (Zarko-Hevoro-Sumoko) renkler dans ederdi Turabdin’de...

Mezopotamya’nın kadim bayramı

Uzun süren kıştan sonra tarımsal faaliyetlerin başlama dönemini ifade eden bu bayramda halk tarlalarda ya da kırlarda piknik yaparlardı, toplu yemekler yenilirdi. Eski Mezopotamya’da Akitu Festivali’nin en çarpıcı kutlaması ise yeniden dirilişin sembolize edildiği törenlerdi. Buna göre tapınılan yüce tanrının sureti tapınaktaki yerinden alınır görkemli bir geçit merasimiyle önceden belirlenen ve genellikle nehir kenarında kurulu olan Akitu Tapınağı’na (bit akiti) götürülürdü. Bu tören, yüce tanrının yeraltı alemine inişini ve baharla birlikte tekrar yeryüzüne çıkışını sembolize ederdi. Babil’de ise arpa ekimi öncesi bir kutlama yapılmaktaydı ve buna da Akitu Festivali adı verilmiştir. Bu festival, ya da bayram, sonbahar ekinoksuna denk gelen günde başlardı. Senenin gelini olarak da anılan Keldani Bayramı da 1 Nisan’da kutlanır.
Akitu; antik Akad dilinde arpa anlamına gelmektedir. Güvenlik gerekçeleriyle uzun yıllar kutlanmasına izin verilmeyen bu bayram 2005 yılında Midyat’ta içeriği boşaltılarak devlet nezdinde “Süryani bahar bayramı” adı altında kutlandı. Süryaniler, Mezopotamya’nın bu en eski bayramlarından birini 2005 yılında kutlamış oldu böylece.

Ana rahmine düşen cemre

18 Mart’ta baharın müjdecisi olarak başlayan Akitu Bayramı’nın bu ilk gününde inançlarına göre Süryaniler yeniden doğduklarına inanıyorlar. Ana rahminden, ana toprağına düşen bir tohum gibi düşüyorlar toprağa. Bu ülkede kendi anayurtlarında Süryanileri öldürdük, katlettik, sanki doğumları da yasakladık ikinci bir emre kadar. Bu toprakların en kadim halkının demografik çoğunluğuna bir bakın; Türkiye geneli 18 bine düştü nüfusları. Bu ülkemin ayıbı, bu, o bölgede ÖTEKİ yok sayan zihniyetlerin ayıbıdır. Ne çok ayıplarımız ne çok günahlarımız var bizim. Hâlâ bu ayıbı temizlemek için devlet nezdinde bir girişimimiz bile yok. Evet, bu ülke bir cennet, ÖTEKİNİ yaratma ve katletme cenneti. Daha önceki yazılarımda belirttiğim için bu ülkeden Süryanilerin gidişlerinin ana nedenlerine tekrar girmeyeceğim. Bir zamanlar Mezopotamya’da Süryaniler demeden, gelin bu yıl ilk kez birlikte halaya duralım Akitu Bayramı’nda Süryani halkıyla. Bizler de, yok ettiklerimiz kadar yok olacağız bir gün oysa.

Direnişler birbirine karışsın

21 Mart’la birlikte Kürt halkı ve Ortadoğu’nun Newroz ateşini yaktığı tam da bugünlerde gelin, hayatın her alanında sivil itaatsizlik yapalım, ezilen halklarla hep birlikte stranlarımızı/zmirotho’larımızı söyleyelim. Birbirimizin bayramları, direnişleri karışsın, Dicle ile Fırat’ın sularının karıştığı gibi.
Turabdin’de; cumhuriyetten bu yana devletten izin alınarak görkemli bir şekilde bir kez kutlanan 1 Nisan AKİTU Bayramı içerik itibarıyla tam 12 gün sürmektedir. Kanla, zulümle örülen Ortadoğu tarihinde 12’ler o kadar önemlidir ki, 12 imamlar gibi, İsa’nın 12 havarisi gibi... Belki de İsa’nın havarileri de bundan on ikidir kim bilir? 18 Mart’tan 1 Nisan’a kadar süren AKİTU Bayramı, doğanın yeşermesi gibi her gün yeni merasimlerle kutlanırdı Mezopotamya’da çok eski tarihlerde.
Devletin psikolojik ve bürokratik baskısından miş’li geçmiş zamanlarda kalan bu bayramlar, çocukluğumuzun o kavruk düşlerindeki “Şekerler” gibi içimizi tatlandırıyor durmaksızın. Gündüz ile gecenin eşit olduğu 21 Mart’ta komşu halklar ve bu ülkenin asli unsuru olan Kürt halkı Newroz’u kutlarken, Süryani halkı ise CEMRE’nin ilk yere düşmesi ve onunla başlayan SİBORO Bayramı’nı kutlarlar. Mavi-beyaz-Kırmızı (Zarko-Hevoro-Sumoko) renklerden ellerine sardıkları ipleri bayramın sonuncu gününe kadar yani nisanın gelişine dek bileklerinde tutarlar. O büyük gün geldiğinde, bayram günü tarla ve meyve bahçelerine bereket getirsin diye ağaç dallarına asarlardı bileklerinde sarılı tuttukları ipleri. Bu aynı zamanda Süryani mitolojisinde büyük anlamı olan aşk tanrıçası İSHTAR’ın bereketini de simgelerdi. Aşkın, cinselliğin simgesi olan İshtar’ın, bereketin, bolluğun tanrısı olan sevgilisi TEMMUZ’u tekrar hayata çağrışını da sembolize ederdi o gün.
Doğanın tekrarlanması gibi, mitolojinin de tekrarlanması ne tuhaf, içimizdeki yolculuklarda.
Bugün ise ne yazık ki, Süryaniler kendi bayramlarını dahi kutlayamıyor bu ülkede. Zamanla güçsüz duruma düşürülen, ülkesiz ve kimsesiz/kimliksiz kalan Süryanilere yasak getiren zihniyetler yüzünden anavatanlarında bu bayram artık yok olmaya yüz tutmuş. Bugün, ateş topuna dönen Bölge’de sivil itaatsizlik yaparak direnme günüdür. Bugün Süryani halkının kutlayamadıkları buruk bir bayram günüdür. Haydi, gelin, bir bayram sevincinin coşkusuyla Süryani dostlarımızı kucaklayalım.
1915’ten bu yana yürekleri durmaksızın kanayan Süryani halkının, içinde yaşadıkları özlemleri, sevinçleri, hüzünleri bir kez olsun günışığına birlikte çıkarmak için su olalım, dost olalım, yar olalım.