Friday, May 4, 2012

Ben Merkezcilikten Sosyal Narsisizme



Ben Merkezcilikten Sosyal Narsisizme
NEVZAT TARHAN
Kopru Dergisi, 2004

Bu makale, modernizmin erdemli değil, faydacı insanı; başkasını değil, kendini mutlu etmeye öncelik veren insanı; soyut zevkleri değil, somut zevkleri önemseyen insan tipini teşvik ettiği tezini işliyor. Yazar, narsisistik ruh halini, narsisist kişiliğin özelliklerini tahlil ettiği makalesini, bu kişilerle kurulacak ilişkide dikkat edilmesi gereken hususları sıralayarak noktalıyor.

Hayvanların genetik programlarına baktığımız zaman kaçmak, kemirmek, uçmak gibi amaçlar için programlandığını görürüz. Bu programa uygun olarak en iyi seviyede yaşamlarını sürdürürler, ancak insanların genetik programlarına baktığımızda eğilimler vardır; amaçlar yoktur. Amaçlar bireyin kendi serbest iradesine bırakılmıştır. Yaşam gayesini kişi kendisi belirleyecektir. Kendisi için en iyi ve doğruyu bulursa sonsuzluk çizgisinde mutlu ve başarılı olacaktır. İnsan için en iyi ve en doğru nedir? En isabetli sonuca götürecek çağdaş yöntemler nelerdir?

Hayatı sorgulamak hayata anlam katar ve diğer canlılardan farkımızı ortaya çıkarır. Bilim, çağdaş yöntemlerden en önemlisidir. Bilimsel metodolojiye göre doğruya götüren dört yol vardır. Birincisi; pozitif bilim, deney ve gözlem yöntemidir. Ampirik yaklaşımla gerçekler ortaya çıkarılır. Ateşin yakması, arsenikin zehirlemesi gibi. İkincisi; akıl yürütme yöntemidir. Tüme varım ve tümden gelim gibi mantıksal düşünme yöntemi ile doğru bulunur. Ateşi görmezsiniz ama belirtilerini görürsünüz. Dağın arkasındaki ateşi akıl gözünüzle görmüş olursunuz. Üçüncü yol; sezgilerdir. Yaratıcı düşünce de denilen yol bu yoldur. Hayal kurulur, amaç belirlenir, zihinsel geviş getirme esnasında kuluçka dönemine yatılır. Ardından ise birdenbire doğum olur. Newton, Mimar Sinan, Arşimet, Mozart gibi bilim ve sanat adamları sembolik ve sanatsal düşünceye bu yöntemle ulaştılar. Yoğun konsantrasyon gerektiren bu özellik özel kişilerde daha iyi sonuç verir. Dördüncü yol ise; inançlar ve semavi öğretilerdir. Ölüm, ölüm ötesi, ruhsal gerçeklikle ilgili sorularımıza inanç sistemleri cevap verebiliyor ve bizi belirsizlikten kurtarıyor.

Narsistik Çıkarcılık

Modernizm erdemli değil, faydacı insanı; başkasını değil, kendini mutlu etmeye öncelik veren insanı; soyut zevkleri değil, somut zevkleri önemseyen insan tipini teşvik etti.

Ekonomik verimlilik için açgözlü ve bencil olmak gerektiğini söyledi. Hatta ahlak temelli yapının sistemin yetersizliğine işaret ettiğini söyleyerek toplumun ahlak dokusunun değişmesinin gerektiğini vurguladı. Neo-klasik iktisatçılardan A. Smith, Menger “ahlak ve iktisat birbirine zıttır, insan mekanistik bir varlıktır, motivasyonu çıkardır” tezini savundular.

Kapitalizmin ünlü görüşü “toplum kendi çıkarını güden bireylerden oluşur, niyetlenmemiştir, kendiliğinden doğan bir düzendir. Rasyonellik, yani akli türetme davranışlarının tek belirleyicisidir” diyerek asırların birikimi olan ahlaki öğretileri silip attı.

İnsanı bencil, faydayı rasyonalize eden varlık olarak tanımladığımızda ekonomi avanta ekonomisine kaymaz mıydı? Bu soruyu o günün bilim adamları sormadılar veya düşünmediler.

Ahlak kavramını dışlayan sistem bilimsel olarak sunuldu. Hatta ahlak ekonomide işlem maliyetini artırır tezi savunuldu. Yardım etmek parayı paylaşmaktır, kişiyi tembelliğe iter denildi. Yoksul gözetmek doğal ayıklanmaya uymaz. Hakkını aramayan kendini savunamayana yardım gerekmez. Varlıkların yaşam kavgası vardır. Alçak gönüllü olmak yetersizlik işaretidir gibi tezleri Alman filozof Nietzsche dile getirdi.

“Ahlak insan davranışlarını belirlememelidir. İyi niyetten iyi sonuçlar çıkmaz, ahlaka ihtiyacımız yoktur” gibi görüşler iki düşünceyi güçlendirir.

Birincisi; “Sen çalış, ben yiyeyim” düşüncesidir. Bu düşünce para ile para kazanılan rant ekonomisini doğurdu. İnsanlar, doğal iç güdüleri olan tembelliğe yöneldiler. Rüşvet yaygınlaştı, başkasının sırtından geçirmeyi marifet bilen insan tipleri çoğalmaya başladı. Piyasada verimlilik düştü, üretmeden tüketen, kaynakları hep kendi çıkarı için kullanan insanların çoğalması sosyal katmanlar arasındaki dengeyi bozmaya başladı.

İkincisi; “Başkası açlıktan ölse bana ne” düşüncesi sosyal sorumlulukları göz ardı ettirdi. Bencilliğe teşvik etti. Bireysel sorumluluk, sosyal sorumlulukları göz ardı ettirdi. Bireysel sorumluluk ve sosyal sorumluluk arasındaki sınır, bireyin faydacı eğilimi nedeniyle toplum aleyhine bozuldu. Önce benim çıkarım, sonra ailemin, çocuklarımın ve toplumun çıkarı diyen insan tipi kabul gördü. Böylece haklılık dengesi kendini üstün gören insan lehine bozuldu. Zayıf kişilerin ve güçsüzlerin kurban olmasını sonuç veren insan tipinin yüceltilmesi 20. yüzyıl diktatörlerini ortaya çıkardı. Bilindiği gibi Hitler, Alman ırkını üstün görüyordu. Diğer ırklar üzerine hakimiyet kurma hakkı olduğunu savunuyordu. Hitler Mussolini, Franco gibi çağdaş tiranların temel dünya görüşü “Çatışma ve savaş” kavramlarına olan inançlarıydı. Savaş ve çatışmanın bir milletin gelişmesinde mutlaka gerekli olduğu tezini filozof Friedrich Nietzsche’den almışlardı. Hatta Mussolini “Nietzsche beni ruhsal bir erotizmle dolduruyor” diyerek duygularını ifade etmişti.

Etnik Narsizm*

Nietzsche’nin “tehlikeli yaşam, güç isteği, yaşam mücadelesi, üstün insan” tezi çağdaş diktatörler tarafından benimsendi. Bu sosyal alana uygulanması demekti. Bencilliği ve üstün insan olmak için savaşmayı teşvik ediyordu. Nietzsche yardım severlik, iyilik yapmak, fedakarlık, tevazu gibi değerlerin üstün insanın ortaya çıkmasını engellediğini öne sürüyordu.

Varlıkların yaşam mücadelesi, üstün insan düşüncesi üstün ırk tezini doğruladı ve 20. yüzyıl ulus devlet anlayışı adı altında ırkçılık güçlendi. Azınlık ırklar asimile edilmeye çalışıldı, direnenler ise yok edilmeye başlandı. Nietzsche, The Anti-Christ kitabında “sert olun, acıma hissini unutun, Tanrıya ihtiyacımız yok, kötülük insanın en büyük gücüdür. Şefkat, merhamet gibi kavramlar terk edilmelidir” düşüncelerini “üstün insan ahlakı” olarak öne sürüyordu. Sonuçta, ideal dünya düzeninin üstün insanların kuracağı aristokratik bir dünya düzeni olacağını savunmuştu. Bencilliği, etnik narsizm olan ırkçılığı, yöntem olarak şiddeti, Darwin’in biyolojik bilimlerdeki tezine dayandırarak bilimle pagan kültürün birleşmesini sağlamıştı.

Öjeni tezi bu kapsamda ortaya çıktı. Üstün ırkın gen havuzunun aşağı ırkın gen havuzuna karışmaması için kafatası ölçümleri yapıldı. Bilim adına ortaya çıkan bu görüşe kilise direnemiyordu. Gen havuzunu korumak için hastalara hızlı ve etkili zehir vermek, yaşlıları yok etmek, sakat doğan bebekleri hemen öldürmek tezi ünlü zoolog Haeckel’e aitti. Hitler de Steilizasyon merkezleri oluşturarak bu tür hasta ve sakatları buraya toplayıp öldürüyordu.

Bireysel narsizm, ırksal saflık, en uygunun ayakta kalması adı altında sosyal narsizme dönüşüyordu. Antik çağın Pagan kültüründeki savaş tanrısı Waton’ın (Odin) sembolü olan gamalı haç faşizmin sembolü oluyordu. Tanrı krallar böylece ortaya çıkıyordu.

Kadın ve Narsizm

Kadını sadece süs ve renk olarak değerlendiren bir görüş erkek narsizminin bir sonucu muydu?

Darwin, Descent of Man isimli kitabında kadınların algılama, hızlı kavrama ve taklit yeteneği konusunda daha aşağı ırkların özelliklerini taşıdıklarını ve bu nedenle daha düşük medeniyete sahip olduklarını belirtiyordu. Evrimin erkeklerin elinde olduğunu, kadınların evrimdeki rolünün erkeği oyalamak ve evin sorumluluklarını almakla kaldığını savunan görüş 20. yüzyıl ortalarına kadar kabul gördü.

Ünlü sosyal psikolog Gustave Le Bon (1841-1931), kadınların beyni erkeklerden çok gorillerin beynine yakındır, kadınlar insan evriminin en aşağı formunu temsil eder düşüncesini savunmuştur. “Vefasızlık, tutarsızlık, mantık eksikliği, sebep bulma yetersizliği bu nedenle kadında daha belirgindir. Ortalama erkekten üstün kadınların ortaya çıkması istisnai bir durumdur. İki kafalı goril gibi sayabiliriz. Bu istisna doğuştan çirkin kabul edilmelidir” Le Bon’un görüşleridir.

Savaşçılık, kan dökücülük, acımasızlık ve sertlik erkeksi karakter iken; sevgi, şefkat, merhamet ve acıma kadınsı karakter olarak kabul edildi. Bu karakterlerin üstün insanın oluşmasına engel olduğu için hakim olmaması öngörülüyordu. Nietzsche de benzer fikirleri savunuyordu. Kadının büyük çocuk olarak kalması gerektiğini, kadının özgürleşmesinin Avrupa’yı çirkinleştireceğini savunuyordu. Gerçek insan erkektir, kadın ara aşamadır görüşünün yaygınlaşması erkek dünyasında kadının yerini kötü etkiledi. Böylece kadına ayrımcılık yapıldı. Kadının sadece çocuk doğuran, erkeği oyalayan makine gibi görülmesi 1960′da feminizm ve cinsel özgürlük akımlarını ortaya çıkardı.

Feminizmin başlangıç noktası çok yerindeydi. Kadına karşı ayrımcılığa son verilmeliydi. En büyük ayrımcılığı da modernizmin katı uygulamaları yapmıştı. Üretmeyen bir kadın dışlandı, üreten kadına erkeğin yarısı, taşrada üçte biri ücret verildi. Bu ayrımcılık feminizmi tetikledi. Kadın erkek ilişkileri savaş alanına dönmeye başladı. Feminist hareketi başlatan, 1963′de kadınları silahlanmaya çağıran Betty Friedmen şu anda Manhattan’da tek başına yaşıyor ve “bir adamla güzel ve sadakate dayalı ilişki sahibi olmak beni çok mutlu ederdi” diyor. Evet, feminizm romansı yok etmişti. Erotik duyguların ön plana çıkartılıp romantik duyguların göz ardı edilmesi yeni bir erkek egemenlik modeliydi. Bir erkek daha çok kadınla beraber olmak için feminizmi kullanıyordu. Feminizm tek cinsin izole yaşamına neden olan küresel narsizmin acı meyvesi oldu. Boşanmaların Batı kültüründe % 50′lerin üzerine çıkması tesadüf değildi. Cinselliğin kadın elinden alınıp kadının silahsız bırakılması kadına zarar vermişti.

Narsizm ve Ayrımcılık

Narsist birey beraber yaşama bilincinden yoksundur. Çünkü kendi çıkarlarını ön planda tutar. Narsist birey hiç kimseye karşı sorumlu olmadığını düşünür. Tek hesap vereceği kendisi olan kişi bireyciliği bencilliğe dönüştürür. Böylece ahlakın güncelliği ortadan kalkar.

Eğer bir narsist evrime inanıyorsa ve kendisi inorganik maddelerden oluşmuşsa kimseye bir şey borçlu değildir! Evren kendi kendine oluştuğuna göre kimseye hesap vermek zorunda değilim düşüncesi zihinde yer eder. Allah’a hesap vermeyeceğime göre kendi çıkarlarımı düşünürüm diyen birey başkasının çıkarlarını önemsememeye başlar. Bu inanç onun sosyal yaşamına ve aktivitelerine yön verir. Sırada beklemek istemez, öncelik içgüdüsü ile özel ve önemli olması gerektiğini düşünür. Güçlüyse gücünü adil bir şekilde kullanmaz, pastanın büyüğünü kendine ayırır.

Narsizm realite körlüğü yapar!

Narsist birey hoşlandığı şeyi sorgulamadan kabul etme eğilimindedir. Bir sorunun çözümünde de kolaya kaçmaya çok yatkındır. Çatışmayı ve acı veren çözümleri sevmez. Bu eğilimler onun karar verme süreçlerini etkileyerek adil olmayan kararlar verdirtir ve gerçeği göremez.

Eleştiriye kapalı olmaları ve analitik düşünememeleri nedeniyle empati yapamazlar. Zihinsel bir körlük üzerindeki insan baktığı şeyleri tümüyle göremez ve düşünemez. Bu nedenle, karar verirken bilgi ve veri ile değil, anlık çıkarlar ile hareket etme eğilimdedir. Zihinsel körlük yargı gücünü zayıflatır. Yargı gücü zayıflamış kişilerse yanlış kararlar verirler. Sıklıkla ayrımcılık yaparlar. Böyle insanlar mantıklı eleştirilerle sınırlandırılmazsa onunla beraber yaşamak imkansız hale gelir. Ona sürekli vermek gerekir.

Narsistik Ruh Hali

Narsistik kişiliğin ana teması; büyüklük duyguları, başkalarını anlayamama ve başkalarının değerlendirmelerine aşırı duyarlılıktır.

Kendilerini özel ve önemli görürler, sıradan bir insan olmaktan çok korkarlar. Kendilerinin özel olduğunu göstermek için çabalarlar. Tıpkı köpek balıklarının boğulmamak için devamlı yüzmek zorunda olmaları gibi narsistler de depresyonun derinliklerinde boğulmamak için övgüyle beslenir, özel olduğu hissini hep yaşamak isterler.

Temel Özellikleri

1. Kendilerinin önemine ilişkin büyüklük duyguları taşırlar, başarı ve yeteneklerini abartırlar.

2. Kendilerini özel ve önemli görürler, hep saygı görmeyi beklerler.

3. Hayal dünyalarında güç, başarı, şöhret, para, güzellik ve aşk ön plandadır.

4. Övgü ile beslenirler, iltifat edilmesi için ortam hazırlarlar.

5. Eleştiriye aşırı duyarlıdırlar. Eleştiriye iyi amaçlı eleştiri bile olsa aşağılanmış olma, öfke ve utanç duyguları ile tepki verirler.

6. Menfaatçidirler. Kişilerarası ilişkileri kendi çıkarlarına kullanırlar. Kendi amaçlarına ulaşmak için hile ve aldatmayı normal kabul ederler.

7. Kendilerinin ancak özel kişiler tarafından anlaşılabileceği kadar özel olduklarını düşünürler.

8. Empati yapamazlar. Başkalarının ne hissettiğini, ihtiyaçlarını anlayamaz ve hissedemezler. Arkadaşı hasta olup randevuya gelemezse kızar, şaşırır onu anlayamaz.

9. Kin, öfke, kıskançlık duyguları fazladır. Acıma, affetme gibi duyguları kendi çıkarlarına göre hisseder ve kullanırlar.

10. Hak duygusu hep kendine yöneliktir. Hak kazandığı, kayırılması gerektiği, sırada beklememesi gerektiği, hep kendisine ayrıcalık yapılması gerektiği beklentisi içindedirler.

11. Büyük ideallerine kavuştuklarında gerçek kişilikleri daha çok ortaya çıkar. Her masada farklı konuşmak, durumlara göre ilkeleri değiştirmek yaşam felsefeleridir.

Narsistlerin Korkuları ve Başarıları

“Mezarlıktan ıslık çalarak geçmek” pek çok kimsenin yaptığı şeydir. Gerçekte son derece korkuyordur. Fakat korkmuyor taklidi yapmak zorundadır. İşte bunun gibi narsistlerin bir kısmı eksiklik, aşağılık duygularını bastırmak için kendilerine güveniyor rolü yaparlar. Fakat bu rolü içselleştirdikleri için güvenli gözükürler.

Korku ile güven arasında zihinsel duvar çok incedir, her an yer değiştirebilir. Amacı, bir insandan daha fazla bir şey olduğunu ispatlamak olan bir kişi düşününüz; bu kişinin en büyük korkusu sıradan bir kişi olmaktır. Dünyada en büyük ve değerli şey olarak kendilerini hissettikleri için bunu kanıtlama çabası içinde çırpınırlar, çok çalışırlar. Bunun için yetenekli ve iddialıdırlar. Bilim, sanat, spor, politika, komutanlık, liderlik ve ticaret gibi rekabet edilen her şeyi bu kişiler keşfederler dersek abartılı olmaz. Bu kişileri dengelemeye çalışan din adamlarının azizlik ve velayet derecelerinin artması da insanlığa ikinci faydalarıdır.

Narsist insanların yaptıkları işlerden hoşlanırız, ama kişiliklerinden nefret ederiz. Liderlerin pek çoğu narsisttir. Hitler canlı bir örnektir. Liderlik ile narsistlik ince bir duvarla ayrılır. Liderlik bittiğinde narsizm başlar. Liderlerin çevresindeki dalkavuklar onların içlerindeki narsist yönlerini beslerler, büyütürler ve onları narsist canavar yaparlar.

Bunun için demokrasi, insanlığın geldiği en ileri olgunluk düzeyi oldu. Çünkü demokraside muhalefet vardır. Eleştiri açıkça yapılır. Böyle bir lider narsistlik eğilimindeyse onun hatalarının, yanlışlarının, zayıf taraflarının söylenebilmesi sorumlulukla dengelemeyi sağlar. Tarihte başarılı olmuş ve sevilen liderlerin arkalarında onu sorgulayan ve sorumlu davranmaya yönlendiren manevi bir liderin olması tesadüfi değildir. Eski Yunan’da Sokrates, Aristoteles, bizden Akşemseddin ve Şeyh Edebali gibi kişileri sayabiliriz.

Öncelik İçgüdüsü Taşırlar

Bir narsist kendisi için iyi olanın tek iyi ve tek yol olduğuna inanıyor ve vazgeçmiyorsa, onun hata yapmasını beklemek ve fakat onaylamadığımızı da belli etmekten başka yapacak bir şey yoktur.

İnsanda fıtratı gereği ilk ve evvela kendini sevme, kendi ihtiyaçlarına öncelik verme duygusu vardır. Başkalarını düşünmek, başkalarının ihtiyaçlarını önemsemek egomuzun hoşuna gitmez, ancak insan gibi yaşamak için egomuzun bu yönünü dengelememiz gerekir. “Önce can, sonra canan” adil bir duygu değildir. Önce doğrular ve ilkeler -can veya canan hoşlansa da hoşlanmasa da- diyebilmek bilgece davranıştır.

Narsist kişilerin başkalarının ihtiyaçlarını, arzularını, yeteneklerini, isteklerini görme kabiliyetleri gelişmemiştir. Bu sebeple empati yoksunluğu onları sevenlere acı çektirir. Onları sevenler kimliksiz olmak zorundadırlar.

Ben merkezci narsistleri seven pek çok eş veya kişi onların kendilerini sevmeme nedenini araştırırlar, ancak bulamazlar. Kusurları kendilerinde ararlar. Böyle narsistlerin sevgilileri hayatlarını mahvederler. Büyük çapkınların, büyük politikacıların önemli kısmı narsisttir. Bir şeye ihtiyaçları olduğu zaman empatiye sahipmiş gibi davranır ve rol yaparlar. Etkileyici, çarpıcı, rol yapıcı davranışlarını çoğu zaman farkında olmadan gerçekleştirirler. Alçakgönüllü rolü oynarken bile egolarını parlatmaktadırlar. İkiyüzlülükten farklı olarak, bu davranışları kişiliklerinin gereği olarak yaparlar.

Satışı İyi Yaparlar

İnsanları etkileme, göz boyama konusunda çok başarılıdırlar. Karşı taraftaki kişinin neyi duymak istediğini çok iyi fark ederler. Hayranlık duygusu uyandırıncaya kadar işe devam ederler. İleri narsistler hayranlık duygusu uyandırdığı kişiyi artık yok sayar, küçümser.

Kendilerini övmekten utanmazlar. Zeki narsistler gizli övünmeyi çok yaparlar. Toplantılarda soru sorarken en az konuşmacı kadar çok şey bildiklerini göstererek yorumlar yaparlar. Kendisiyle dalga geçiyor rolü bile oynayabilirler, eğer alkış getirecekse.

Ünlü kişileri etkilediklerini sözleri arasına sıkıştırırlar. Çevre tarafından akıllı ve yetenekli olarak bilinirler. İlk tanışmalarda çok etkileyicidirler. Uzun beraberlikte bencil ve çıkarcı yapıları nedeniyle kendilerinden nefret ettirirler. Fakat elde ettikleri güç, para, şöhretle insanları kendilerine bağlarlar.

Vitrinleri dolu ama gönülleri boş olan böyle kişilere nasıl davranacağınızı yazımızın sonunda okuyacaksınız.

Çok Çalışırlar

En büyük korkuları sıradan olmak olduğu için ve kendilerini üstün görmeye devam etmek amacıyla, başarılı olmak zorundadırlar. Çalışıp zafer kutlamak en büyük doyumlarıdır.

Çoğu işkoliktir, ne istediğini bilir, amacına kilitlenir. Amerikan Kapitalizmi yaratıcılığı ve üretimi arttırmak için bu kişilik özelliğini teşvik ediyor. Para, şöhret, güç getiren işler sistemin motoru oluyor. Adil olmayan çabaların, toplumda zayıfların ezilmesi sonucunu doğurarak sosyal barışı zedeleyeceğini söylemeye gerek var mı?

Adil Değildirler

Kendilerini özel olarak gördükleri için herkes için geçerli kuralların kendileri için geçerli olmadığına inanırlar. Hukukta “adalet zayıf sineklerin takıldığı, kuvvetli sineklerin delip geçtiği bir ağdır” şeklinde bir söz vardır. Bu söz narsistik ahlak sahibi kişiler için söylenmiş olsa gerek.

Her yerde kırmızı halı ile karşılanmak isterler. Bu olmazsa bozulurlar ve acımadan bozarlar.

Eğitimli olmayan narsistlere sıra beklemek, kuyruğa girmek, çevrelerini temiz bırakmak, trafikte öne geçmek zevk verir. Kuralları ustaca atlatmak, insanları enayi yerine koymak, başkalarını kullanmak onlara keyif verir. Böyle davranışları başkalarına anlatmak ise onlar için ayrı bir zevktir.

Yarışmacıdırlar

Narsistik özellikteki kişiler rekabeti severler. İhtiraslı ve doyumsuz yapıları nedeniyle hep ölesiye mücadele ederler. Hiyerarşiyi çok iyi bilirler. Giyimleri, kullandıkları araba, kiminle birlikte göründükleri, yaşadıkları yerler tesadüfi seçimler değildir. Bir şeyi sevgi için yapmayı, aşık olmayı aptalca görürler. Güç ve statü takıntıları nedeniyle kazanmak için ellerinden ne gelirse yaparlar. Hile ve yalan amaca ulaşmak için gerekirse kullanılacaktır. Machiavelli’nin felsefesi çok hoşlarına gider: “Gayeye ulaşmak için her yol caizdir” düşüncesi onlar için rehber olmuştur.

Hile ve yalanı kullanma eğilimleri onları en tepede tutmaya götürebilir. Fakat balonları söndüğünde de narsistik yaralanma yaşarlar. Düşünmeden yaşamlarına son vermeye karar verebilirler. Kendilerine göre yaşam sebepleri ortadan kalkmıştır. Kuyunun dibinde yaşamaktansa ölmek daha doğrudur onlara göre. İyi yarışmacı, ama kaybetmeyi bilmeyen bu kişiler mutlu olamazlar.

Eleştiriye Tahammülsüzdürler

Hata yapmaktan çok korktukları için hatalarının söylenmesini hemen kişiselleştirirler. En basit eleştiriyi kişiliklerine yapılmış bir müdahale, onlara atılan bir ok gibi görürler. Kendilerini aşağılanmış gibi hissederler; bu onları çok sıkar.

Kendi hataları konusunda objektif davranabilme becerisi kazanamadıkları için eleştiride ısrar ederseniz sizi suçlamaya başlayacaklardır. Sizi yanıldığınızı ispat etme çabası ilk yapacağı şeydir. Eğer haklıysanız sizi küçük düşürerek tatmin olma yolunu seçecektir. Bu haliyle narsisti zavallı bir çocuğa benzetebiliriz. Eleştiriyi kendisine haksız bir saldırı gibi algılıyor, doğru-yanlış ikileminden geçirmiyor ve nefret uyandırıyor.

Narsistik kişi ile ilişki kurmak zorunda iseniz kararlı ve tutarlı olmalısınız. Ne istediğinizi tam olarak bilmelisiniz. Pazarlık yapmadan karar vermemelisiniz. Böyle insanlarla sağlamcı iş yapmak, bedeli peşin almak gerekir, yoksa çok incinirsiniz.

Yardım Sevmezler

Narsist kişilerin kendi çıkarlarının söz konusu olmadığı bir şeyi yaptıkları pek görülmüş değildir. İnsanların çıkarları onların çıkarları ile çatışmadıkça çok uyumlu çalışırlar.

En büyük tutkuları ve fantezileri dünyanın en akıllı, en yetenekli, en iyisi olduklarına inanmalarıdır. Yardım ederken kendi isimlerinin geçmesi, heykellerinin dikilmesi, şirketlerinin başında adlarının yazması paradokslarıdır. Kendilerine iyi dedirtmek için yardım ederler. Bu nedenle gizli yardımı onlara yaptıramazsınız. Bu tarz yardımlar bunların egolarını cilalar. Kimliklerini belirtmeyen yardıma onları zorlamak ego eğitimleri için gereklidir.

İlk Aşkları Kendileridir

Yaşadıkları diğer paradoks da sevecen görünmeleridir. Sevgi doludurlar, insanları rahatlatırlar. Sizi sevdiklerini, sizi düşündüklerini zannetmeyiniz. Onlar sizdeki çıkarlarını severler. Sevgileri hep karşılıklıdır. Aşık oldukları, karşılıksız sevdikleri tek varlık kendileridir. Çıkarları yoksa en yakınlarını bile umursamazlar. Aynaya baktıklarında kendilerini görmezler, hayallerindeki kişiyi görürler. “Ayna ayna söyle bana, var mı benden daha güzeli!” narsizmin simgesi olmuştur.

Tatminsizdirler

Sıradan insan olmak korkuları, hep daha çok şey istemeleri, yetinme duygularının olmaması onların hırslı olmalarına neden olur.

Kendilerinin gerçek sınırlarını bilemezler. Kendilerini bir bütünün parçası gibi görmedikleri ve her şeyi kontrol edebilecekleri duygusu sürekli gerilimde olmalarına neden olur. Küçük bir düzensizliği, eleştiriyi ve hatayı tehdit olarak algılarlar.

İnsanların kendilerine hep haksızlık yaptıklarını düşünmeleri, memnun etmek için yeterince çaba harcamadıklarına inanmaları onları gerer.

Kendilerinden ve başkalarından beklenti standartları yüksektir. Bu sebeple sık sık sinirlenirler. İnsanların istek ve emirlerini kasten unuttuklarını düşünürlerse huysuzlukları artar.

Canları sıkıldığı zaman herkesin canını sıkarlar. Kazanamadıkları zaman çok öfkelenirler, psikolojik terör havası doğururlar.

Depresyona girme eşikleri çok düşüktür. Kızgın, sinir bozucu, ruh karartıcı halleri sık yaşarlar. Depresyondadırlar, fakat kabul etmezler. Depresyonu örtülü şekilde yaşarlar. Öfkelilik, içki-sigaraya düşme, unutkanlık, bedensel arazlar şeklinde maskelenmiş depresyonla hekime zorla başvururlar.

Mutlu olmayan, gergin, öfkeli, incitici ve küstah halleri nedeniyle zor insanlardır. Doymayı bilmezler, çünkü psikolojik olarak açgözlüdürler.

Güçlü İnsanlar Yanlarında Barınamaz

Narsist kişiler kendilerinden çok emindirler. Bu kendilerinden emin ve güvenli halleri bunlardan kuşku duyan kişiler için çok çekicidir.

Narsistler birisini yanlarına almak istedikleri zaman, onun, kendisini gezegendeki en iyi ikinci insan gibi hissetmesini sağlarlar. Böyle üstün bir insana yakın olmanın minnettarlığı ile elinden gelen her şeyi yapan ikinci adam, narsist kişinin en önemli yardımcısıdır.

Minnet ve vefa duyguları pek yoktur. Daha az şey yapıp daha çok isterler, minnet duygusunu başkalarından beklerler. Başkaları iyi insan olmak için vermelidir; böylece sömürmeye devam ederler. Huysuzlanırlar ve hata yaparlar. Böylece narsist kişi onları tükürür atar. Güçlü kişiler narsistik kişinin kendilerini kullandığını hemen fark eder, ilkelerini ortaya koyar. Böylece yolları hemen ayrılır. Zayıf kişiler sürekli vererek ilişkiyi devam ettirirler. Aldıkları psikolojik tatmin onları yanlarında tutar. Kimliksiz kalmayı kabullenirlerse beraberlik sürer gider.

BİR TEST
“Doğru cevaplar narsistik özelliği gösterir.”

1. Büyük, ünlü, zengin olma hayalleri vardır. Bu hayaller gerçekleşmiş gibi davranır.

2. Kendisini önemli bir kişi görür. Gerçekte de akıllı ve yeteneklidir.

3. Bu insan yaşıtlarından daha fazla şey başarmıştır.

4. Başkalarını kolayca karalar.

5. Başkalarının kusurları ile ilgilenmek hoşuna gider.

6. İsteği yapılmayınca sinirlenir, gerekçeyi önemsemez.

7. Kendi hatalarının farkına varmaz.

8. Hatasını kabul etmek zorunda kalırsa kolayca depresyona girer, abartılı kötü duygular gösterir.

9. Kendinden daha iyi tanınan ve bilinen insanların hiç de o kadar büyük olmadıklarını söylemeye çalışır.

10. Amacına ulaşmak için başkalarını kullanmanın yolunu bulur.

11. Her şeyi kategorize ederek kendisi için en önemliye öncelik verir.

12. Görüştüğü, yaşadığı kişilerde çok seçicidir.

13. Giyim ve kullandığı arabayla özel olduğunu hissettirir.

14. Bir çıkarı olmadıkça başkalarının duygularına, düşüncelerine aldırmaz.

15. Sorumluluklarına sahip çıkması istendiğinde kendisini baskı altında hisseder.

16. Kendisini özel hissettiği için kuralların kendisine göre düzenlenmesini ister.

17. Bir toplantıda soru sorarken konuşmacıdan fazla bildiğini göstererek yorumlar yapar.

18. Sık sık yanlış anlaşıldığından yakınır.

19. Sık sık kendisine haksızlık yapıldığından söz eder.

20. İnsanlar başarılarını sever, fakat kişiliklerini sevmez.

21. Rekabeti, yarışmayı sever, fakat kaybetmeye tahammülsüzdür.

22. Eleştirildiğinde kendisinin kıskanıldığını düşünür.

23. Ona göre idealine uymayan şeylerin değeri yoktur.

24. Başarı, güç, zenginlik, ünlü olmak konuları birinci derecede ilgi alanlarıdır.

Narsistlere Nasıl Davranılmalı ?

Birincisi; oldukları gibi kabul edilmelidirler. İkincisi; onlardan uzaklaşılmalıdır. Eğer her iki yol da mümkün değilse; onlara değişmeyi öğretmek olan zor yol tercih edilmelidir.

Onlara değişme motivasyonu sağlayacak iki önemli şey vardır.

Birincisi; değer verdikleri şeyin kaybının çok yakın olduğunu hissetmeleri. İkincisi; ciddi olduğunuza inanmalarıdır.

Duyarsızdırlar, ama aptal değildirler. İyi bir destek planı yaparak ilgilerini çekmek mümkün olacaktır.

Mümkünse kararlılığınızı ve tutarlılığınızı göstererek onların hatalarını madde madde yazıya dökünüz. Açık ültimatom, yegane şanstır.

Bazı Öneriler

1. Eleştirel düşünün. Onların göz boyayıcı olduğunu unutmayın. İlgi alanlarınıza girerek sizi etkilemelerini böyle önlersiniz.

2. Kendi amacınızı bilin. Kendini tanıyan bir kişiyi hiçbir narsist kullanamaz. Karşılıklı çıkar ilişkisi içinde kalırlar.

3. Hemen karar vermeyin. Büyük fikirler başlangıçta çarpıcıdır, fakat abartılı fikirler doğrulanmalıdır. Başkalarına danışın.

4. Narsistler kendi egolarından daha büyük bir şeyin olmadığı dünyada yaşamak zorundadırlar. Siz büyük bir şeyin parçası olmaktan mutlu olduğunuzu onlara hissettirin.

5. Söze göre değil, davranışa göre hareket edin. Narsistik kişi ile yaşamak ve uğraşmak zorunda iseniz kararlı ve tutarlı olmak zorundasınız. Bunu ilişkinin ilk başında kabul ettirmelisiniz. Narsistlerin çoğu zora gelmeyi sevmezler; yan çizerler, hedef ve menfaatlerini değiştirirler. Para değeri, iş bitirme süresi net olarak belirlenmelidir. Narsistik kişiyi denetlemezseniz büyük risk altındasınız demektir. Sözlerinden kolayca dönebilirler, çünkü tek kutsalları kendi çıkarlarıdır.

6. Empatiyi anlayamazlar, ama empatideki kendi çıkarları ile yüzleştirerek empatik davranmaları sağlanabilir.

7. Öfkeli narsiste saldırgan davranırsanız birden mazlum olabilmek konusunda inanılmaz potansiyel gösterirler. Haklıyken haksız duruma düşersiniz.

8. Kendi sınırlarınızı belirleyin. Kendilerini kral gibi görürler. Sokaktaki kedi gibidirler. Verdiğiniz yiyecek bittiğinde arkalarına bakmadan çekip giderler. Nankör davranışlarını onaylamadığınızı hissettirin, ama kavga ile sonuç alamazsınız. Bedel ödemesini beklemeyin.

9. İşler sarpa sarınca mutsuzlaşırlar, böylece yakalarını kurtarmaya çalışırlar. Bu hallerine aldanmayın. Huysuzluğunu itiraf eder gibi kendilerini suçlarlar. O anda sakin olun, ama değişeceğini düşünmeyin.

10. Narsist övgü ödülünü zor bir şey başardığı zaman almalıdır. Kesinlikle kişiliği övülmemeli, yaptığı davranış övülmelidir. Zor iş yapmadan övgü almayı daha çok isterler.

11. Eleştiri onun için kolayca kötü kullanılacak silaha dönüşebilir. Eleştirdiğinizde sizi pişman edebilir. Eleştiriyi yüzde yüz haklı olmadan yapmayın, doğaçlama eleştirmeyin, eleştirirken amacınızı iyi belirleyin. Eleştiriye başlamadan önce iyi anını bekleyin, izin alarak eleştireceğinizi söyleyin. Kişiliğini değil, davranışını eleştirin. Sen dili ile değil, ben dili ile konuşun. Yoksa kolayca savunmaya geçerler. Suçlayıcı ve yargılayıcı sözler yerine nötr sözler kullanın. Önemli bir konuşmaya hazırlanıyor gibi hazırlanmadan eleştiriye başlamayın. Ona daima çıkış yolu bırakın. “Belki ben yanılıyorum …” gibi cümlelerle söze başlayın. Hemen cevap beklemediğinizi, daha sonra tekrar konuşabileceğinizi anlatın.

Narsist kişilerin yapmaları gereken en önemli şey dünyanın geri kalanlarıyla ilişki kurmayı öğrenmeleridir. Çevrenin kararlı, tutarlı tutumu ile bu kişilerin ruhları gelişip egolarının boyuna ulaşır. Empatiyi öğrenmek zor iştir.

Öğrenmeleri gereken ikinci şey de her istediklerinin kendi menfaatlerine olmadığıdır.

Eğer siz narsist iseniz bunu fark etmeniz yüzde elli başarı demektir. Başkalarını anlamak ve değerlendirmek, eleştiriyi dinlemek, kendinizden söz etmemeye çalışmak kimliğinizi belirtmeden yardım etmek, yardımsever faaliyetlere kendinizi katmak amaçlarınız olsun.

İyi insan olmak için kişilik gelişim çabasına katılın, yine başaramıyorsanız profesyonel yardım alın.